May we have a short recess?
 - Kısa bir ara verebilir miyiz?
The judge called for a recess of two hours.
 - Yargıç iki saat ara verdi.
She spoke for 30 minutes without a break.
 - O, ara vermeden 30 dakika boyunca konuştu.
Breakfast is served from 7:30 a.m. to 11:00 a.m.
 - Kahvaltı sabah 07:00-11:00 arası servis edilir.
Leave a space between the lines.
 - Satırlar arasında bir boşluk bırak.
Today’s spacecraft use rockets and rockets use large quantities of propellant.
 - Bugünün uzay araçları roketler kullanıyor ve roketler büyük miktarda itici yakıt kullanıyor.
All in all, after ten years of searching, my friend got married to a girl from the Slantsy region.
 - Her şeyi düşünerek, on yıllık araştırmadan sonra, arkadaşım Slantsy bölgesinden bir kızla evlendi.
Search and rescue operations began immediately.
 - Arama ve kurtarma operasyonları hemen başladı.
I visit my friend's house at intervals.
 - Ben arkadaşımın evinini aralıklarla ziyaret ederim.
The trees are planted at intervals of thirty meters.
 - Ağaçlar otuz metre aralıkla ekilir.
There is a generation gap between them.
 - Onlar arasında kuşak farkı var.
The gap between rich and poor is getting wider.
 - Zengin ve yoksul arasındaki uçurum daha da genişliyor.
They sought shelter from the rain.
 - Yağmurdan dolayı sığınak aradılar.
They all sought for the lost child.
 - Onların hepsi kayıp çocuğu aradı.
Let's take time out to elaborate a strategy.
 - Bir stratejiyi özenle hazırlamak için ara verelim.
In the interim, please send all communications to Tom.
 - Ara sıra lütfen tüm iletileri Tom'a gönderin.
Why don't you look for Tom?
 - Niçin Tom'u aramıyorsun?
Tom began to look for a job three months before he graduated from college.
 - Tom, üniversiteden mezun olmadan üç ay önce bir iş aramaya başladı.
Make no mistake: we do not want to keep our troops in Afghanistan. We seek no military bases there.
 - Yanlış yapmak yok: Biz birliklerimizi Afganistan'da tutmak istemiyoruz. Biz orada askeri üs aramıyoruz.
Ye shall seek me, and shall not find me; and where I am, thither ye cannot come.
 - Beni arayacaksınız ama bulamayacaksınız. Ve benim bulunduğum yere siz gelemezsiniz.
Motorists must leave at least a metre-wide buffer when passing cyclists.
 - Motorlu araç kullananlar, bisikletlileri geçerken en az bir metre emniyet mesafesi bırakmak zorundalar.
We must maintain the friendly relations between Japan and the U.S.
 - Japonya ve ABD arasındaki arkadaşça ilişkileri sürdürmeliyiz.
Relations between us seem to be on the ebb.
 - Aramızdaki ilişkiler bozuk gibi görünüyor.
They're just out of my price range.
 - Onlar benim fiyat aralığının dışında.
In the summer, the temperature ranges from thirty to forty degrees Celsius.
 - Yazın, sıcaklık otuzla kırk santigrat arasında değişkenlik gösterir.
Tom stopped to take a close look at the car.
 - Tom arabaya yakından bakmak için durdu.
A car stopped at the entrance.
 - Girişte bir araba durdu.
This car dealership has very thin profit margins.
 - Bu araba bayiliğinin çok ince kar marjları var.
There is only a marginal difference between the two.
 - İkisi arasında sadece marjinal bir fark var.
It took me an hour and a half to get there by car.
 - Araba ile oraya ulaşmak benim bir buçuk saatimi aldı.
Tom called about half an hour ago.
 - Yaklaşık bir saat önce Tom aradı.
A tenancy agreement is a legally binding document between a landlord and their tenant.
 - Bir kira sözleşmesi, ev sahibi ve kiracıları arasında yasal olarak bağlayıcı bir belgedir.
Everybody in the car said they wanted to get out and stretch their legs.
 - Arabaki herkes arabadan çıkmak ve bacaklarını germek istediğini söyledi.
The car stopped in the middle of the road.
 - Araba yolun ortasında istop etti.
I'm in the middle of a meeting. Could I call you back later?
 - Bir toplantının ortasındayım. Sizi daha sonra tekrar arayabilir miyim?
The car went out of control and pitched headlong into the river.
 - Araba kontrolden çıktı paldır küldür nehre düştü.
The U.S. Secretary of State is trying to broker a ceasefire between the warring parties.
 - ABD Dışişleri Bakanı, savaşan taraflar arasındaki ateşkes konusunda aracılık yapmaya çalışıyor.
There were Jews in Arab countries before the partition of Palestine.
 - Arap ülkelerinde Filistin'in bölünmesinden önce Yahudiler vardı.
Do you know how to use these command line tools?
 - Bu komut satırı araçlarının nasıl kullanılacağını biliyor musunuz?
Please put a comma between the two main clauses.
 - Lütfen iki ana cümlenin arasına virgül koyun.
Meanwhile, time is running out.
 - Bu arada, zaman tükeniyor.
Meanwhile, I want to draw your attention to a point.
 - Bu arada, bir noktaya daha dikkatinizi çekmek istiyorum.
They're on good terms with their neighbors.
 - Onların komşularıyla arası iyi.
We are on good terms with them.
 - Onlarla aramız iyidir.
When is the intermission?
 - Perde arası ne zaman?
It's almost intermission.
 - Gösterim arası olmak üzere.
Tom called me yesterday at nine in the morning.
 - Tom beni dün sabah saat dokuzda aradı.
Call me again in two days.
 - İki gün içinde beni yeniden ara.
They continued searching.
 - Aramaya devam ettiler.
All in all, after ten years of searching, my friend got married to a girl from the Slantsy region.
 - Her şeyi düşünerek, on yıllık araştırmadan sonra, arkadaşım Slantsy bölgesinden bir kızla evlendi.
Let's take a pause. I cannot continue any longer.
 - Bir ara verelim! Daha fazla devam edemem.
Let's take a short pause.
 - Kısa bir ara verelim.
I often look up words in that dictionary.
 - O sözlükte sık sık kelimeler ararım.
It is a good habit to look up new words in a dictionary.
 - Yeni kelimeleri sözlükte aramak iyi bir alışkanlıktır.
Martin Luther King spent his life seeking justice.
 - Martin Luther King hayatını adalet arayarak geçirdi.
I came here seeking justice.
 - Buraya adalet aramak için geldim.
Tom dialed 911 again.
 - Tom yine 911'i aradı.
The mobile phone you have dialed is either switched off or outside the coverage area, please try again later.
 - Aradığınız telefon ya kapalı ya da kapsama alanı dışında, lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.
Tom will assist you in your search for Mary.
 - Tom Mary'yi aramanda sana yardım edecek.
The water was so murky that the police divers had to search for the body by feel.
 - Su o kadar bulanıktı ki polis dalgıçlar vücudu dokunarak aramak zorunda kaldı.
She can't put together three words in Spanish, and she claims she's intermediate.
 - İspanyolca üç kelimeyi bir araya getiremiyor, ve orta düzey olduğunu iddia ediyor.
Please bring your intermediate examination certificate with you to the first day of class.
 - Lütfen ara sınav belgesini sınıfın ilk gününe kadar yanınızda getirin.
It was raining all day long without intermission.
 - Ara vermeden bütün gün boyunca yağmur yağıyordu.
When is the intermission?
 - Perde arası ne zaman?
Interpreters mediate between different cultures.
 - Çevirmenler farklı kültürler arasında aracılık ederler.
He mediated between the two parties.
 - O iki parti arasında aracılık yaptı.
The policeman was checking the cars one-by-one.
 - Polis, arabaları tek-tek kontrol ediyordu.
Let's divide the check between us.
 - Hesabı aramızda paylaşalım.
Snorri Sturluson's stories tells, among other things, how Christianity was spread in Norway by force.
 - Snorri Sturluson'un hikayeleri diğer şeylerin arasında Hristiyanlığın Norveç'te nasıl zorla yayıldığını anlatır.
Buying such an expensive car is out of the question.
 - Böylesine pahalı bir araba almak söz konusu değil.
I called you because I need to ask you a question.
 - Seni aradım çünkü sana bir soru sormam gerekiyor.
Tom is always spacing out in class.
 - Tom her zaman derse ara veriyor.
Every now and then, I play tennis for recreation.
 - Ara sıra eğlence için tenis oynarım.
In America cars drive on the right side of the road.
 - Amerika'da arabalar yolun sağ tarafını kullanırlar.
Sometimes he drives to work.
 - O bazen işe arabayla gider.
There is a distance of four fingers between the eyes and the ears.
 - Gözler ve kulaklar arasında dört parmaklık bir mesafe vardır.
When meeting a person for the first time, be sure to pay attention to the distance placed between yourself and your partner.
 - Birisiyle ilk kez karşılaştığında, kendinle arkadaşın arasına konulan mesafeye kesinlikle dikkat et.