The meeting will reconvene in two hours after a brief recess.
 - Toplantı, kısa bir aradan sonra iki saat içinde tekrar toplanacak.
The judge called for a recess of two hours.
 - Yargıç iki saat ara verdi.
They went in search of happiness.
 - Onlar mutluluğu aramaya gittiler.
Many men left for the West in search of gold.
 - Birçok insan altın aramak için Batı'ya gitti.
The thief used a screwdriver to break into the car.
 - Hırsız arabaya girmek için bir tornavida kullandı.
She spoke for 30 minutes without a break.
 - O, ara vermeden 30 dakika boyunca konuştu.
Leave more space between the lines.
 - Hatlar arasında daha fazla boşluk bırakın.
Between space and time.
 - Uzay ve zaman arasında.
They went in search of happiness.
 - Onlar mutluluğu aramaya gittiler.
You can search words, and get translations. But it's not exactly a typical dictionary.
 - Sözcükleri arayabilir ve çevirileri alabilirsiniz. Ama o, tam olarak tipik bir sözlük değildir.
The meetings were held at intervals.
 - Toplantılar belli aralıklarla gerçekleştirildi.
I visit my friend's house at intervals.
 - Ben arkadaşımın evinini aralıklarla ziyaret ederim.
The gap between rich and poor is getting wider.
 - Zengin ve yoksul arasındaki uçurum daha da genişliyor.
There was a great gap between the views of the two.
 - Bu ikisinin görüşü arasında büyük bir uçurum vardı.
Religion is freedom and justice being sought in the entire region.
 - Din, bütün bölgede özgürlük ve adalet arayışıdır.
He sought shelter from the rain.
 - O, yağmurdan dolayı sığınak aradı.
Let's take time out to elaborate a strategy.
 - Bir stratejiyi özenle hazırlamak için ara verelim.
In the interim, please send all communications to Tom.
 - Ara sıra lütfen tüm iletileri Tom'a gönderin.
Why don't you look for Tom?
 - Niçin Tom'u aramıyorsun?
Tom began to look for a job three months before he graduated from college.
 - Tom, üniversiteden mezun olmadan üç ay önce bir iş aramaya başladı.
Make no mistake: we do not want to keep our troops in Afghanistan. We seek no military bases there.
 - Yanlış yapmak yok: Biz birliklerimizi Afganistan'da tutmak istemiyoruz. Biz orada askeri üs aramıyoruz.
Everybody has the right to seek happiness.
 - Herkesin mutluluk arama hakkı vardır.
Tom is out job hunting.
 - Tom iş arama için dışarıda.
He is busy with job hunting.
 - O, iş aramakla meşguldür.
Motorists must leave at least a metre-wide buffer when passing cyclists.
 - Motorlu araç kullananlar, bisikletlileri geçerken en az bir metre emniyet mesafesi bırakmak zorundalar.
The relationship between Islam and the West includes centuries of co-existence and cooperation, but also conflict and religious wars.
 - İslam ve batı arasındaki ilişki yüzyıllar süren birliktelik ve ortak çalışma fakat aynı zamanda çatışma ve din savaşları içermektedir.
How are relations between the two of them going?
 - Onların ikisi arasındaki ilişkiler nasıl gidiyor?
In the summer, the temperature ranges from thirty to forty degrees Celsius.
 - Yazın, sıcaklık otuzla kırk santigrat arasında değişkenlik gösterir.
The students range in age from 18 to 25.
 - Öğrencilerin yaşı 18 ile 25 aralığındadır.
A car stopped at the entrance.
 - Girişte bir araba durdu.
Tom stopped looking for the treasure and went back home.
 - Tom hazine aramayı durdurdu ve eve gitti.
This car dealership has very thin profit margins.
 - Bu araba bayiliğinin çok ince kar marjları var.
There is only a marginal difference between the two.
 - İkisi arasında sadece marjinal bir fark var.
Let's meet halfway between your house and mine.
 - Senin evinin ve benimkinin arasında orta noktada buluşalım.
Tom noticed a half-eaten hamburger on the dashboard of Mary's car.
 - Tom Mary'nin arabasının torpido gözünde yarısı yenmiş bir hamburger fark etti.
I still have a scar on my left leg from a car accident I was in when I was thirteen years old.
 - On üç yaşındayken içinde bulunduğum bir araba kazasından dolayı hâlâ sol bacağımda bir izim var.
Tom is the legal owner of this piece of land.
 - Tom bu arazinin yasal sahibidir.
The car stopped in the middle of the road.
 - Araba yolun ortasında istop etti.
Tom threw rocks at Mary's window in the middle of the night to get her attention, but he ended up breaking her window instead and Mary's father called the cops.
 - Tom onun dikkatini çekmek için gecenin ortasında Mary'nin penceresine taşlar attı fakat bunun yerine onun camını kırarak sonuçlandı ve Mary'nin babası polisi aradı.
The car went out of control and pitched headlong into the river.
 - Araba kontrolden çıktı paldır küldür nehre düştü.
The U.S. Secretary of State is trying to broker a ceasefire between the warring parties.
 - ABD Dışişleri Bakanı, savaşan taraflar arasındaki ateşkes konusunda aracılık yapmaya çalışıyor.
There were Jews in Arab countries before the partition of Palestine.
 - Arap ülkelerinde Filistin'in bölünmesinden önce Yahudiler vardı.
Do you know how to use these command line tools?
 - Bu komut satırı araçlarının nasıl kullanılacağını biliyor musunuz?
Please put a comma between the two main clauses.
 - Lütfen iki ana cümlenin arasına virgül koyun.
Meanwhile, time is running out.
 - Bu arada, zaman tükeniyor.
Meanwhile, you can stay with us.
 - Bu arada, bizimle kalabilirsin.
We are on good terms with them.
 - Onlarla aramız iyidir.
I hear you're on bad terms with Owen.
 - Owen'la aranızın iyi olmadığını duydum.
Didn't I have a right to seek the happiness I longed for?
 - Özlemini çektiğim mutluluğu aramaya hakkım yok muydu?
Everybody has the right to seek happiness.
 - Herkesin mutluluk arama hakkı vardır.
I came here seeking justice.
 - Buraya adalet aramak için geldim.
The dialing prefix for Bulgaria is +359.
 - Bulgaristan için arama öneki +359'dur.
Tom is accustomed to calling up girls on the telephone.
 - Tom telefonda kızları aramaya alışkındır.
I didn't feel like calling Tom.
 - Canım Tom'u aramak istemedi.
When is the intermission?
 - Perde arası ne zaman?
It's almost intermission.
 - Gösterim arası olmak üzere.
Call me this afternoon.
 - Bu öğleden sonra beni ara.
Tom called me yesterday at nine in the morning.
 - Tom beni dün sabah saat dokuzda aradı.
All in all, after ten years of searching, my friend got married to a girl from the Slantsy region.
 - Her şeyi düşünerek, on yıllık araştırmadan sonra, arkadaşım Slantsy bölgesinden bir kızla evlendi.
Tom spent the whole evening searching the Web for photos of famous people.
 - Tom bütün akşamı ünlü kişlerin fotoğrafları için Web'i araştırmakla geçirdi.
We should sometimes pause to think.
 - Düşünmek için bazen ara vermeliyiz.
My fingers pronounce every word, every pause and every accent.
 - Benim parmaklarım her sözcüğü telâffuz eder, her aralık ve her aksan.
I often look up words in that dictionary.
 - O sözlükte sık sık kelimeler ararım.
You should look up this word.
 - Bu kelimeyi aramalıyız.
Martin Luther King spent his life seeking justice.
 - Martin Luther King hayatını adalet arayarak geçirdi.
Believe those who are seeking truth and doubt those who have found it.
 - Gerçeği arayanlara inan ve onu bulanlardan kuşkulan.
In the case of fire, dial 119.
 - Yangın durumunda, 119'u arayın.
Could you dial for me? The telephone is too high.
 - Benim için arar mısın? Telefon çok yüksekte.
Tom will assist you in your search for Mary.
 - Tom Mary'yi aramanda sana yardım edecek.
I need to search for my pen.
 - Dolma kalemimi aramalıyım.
If you have any questions, don't hesitate to call.
 - Eğer herhangi bir sorununuz varsa, aramak için tereddüt etmeyin.
If you have any more questions, please don't hesitate to call.
 - Eğer daha fazla sorunuz varsa, aramakta tereddüt etmeyiniz.
I didn't feel like calling Tom.
 - Canım Tom'u aramak istemedi.
Please feel free to call me up.
 - Lütfen beni aramaya çekinme.
The country code for calling Italy is 39.
 - İtalya'yı arama için ülke kodu 39'dur.
I tried to call you last night, but you didn't answer.
 - Dün gece seni aramaya çalıştım, fakat cevap vermedin.
Please bring your intermediate examination certificate with you to the first day of class.
 - Lütfen ara sınav belgesini sınıfın ilk gününe kadar yanınızda getirin.
She can't put together three words in Spanish, and she claims she's intermediate.
 - İspanyolca üç kelimeyi bir araya getiremiyor, ve orta düzey olduğunu iddia ediyor.
It's almost intermission.
 - Gösterim arası olmak üzere.
It was raining all day long without intermission.
 - Ara vermeden bütün gün boyunca yağmur yağıyordu.
Interpreters mediate between different cultures.
 - Çevirmenler farklı kültürler arasında aracılık ederler.
He mediated between the two parties.
 - O iki parti arasında aracılık yaptı.
We're still checking into it.
 - Onu hâlâ araştırıyoruz.
The policeman was checking the cars one-by-one.
 - Polis, arabaları tek-tek kontrol ediyordu.
Snorri Sturluson's stories tells, among other things, how Christianity was spread in Norway by force.
 - Snorri Sturluson'un hikayeleri diğer şeylerin arasında Hristiyanlığın Norveç'te nasıl zorla yayıldığını anlatır.
I'm doing some history research and would like to ask you a few questions.
 - Biraz geçmişi araştırma yapıyorum, ve size birkaç soru sormak istiyorum.
I called you because I need to ask you a question.
 - Seni aradım çünkü sana bir soru sormam gerekiyor.
Tom is always spacing out in class.
 - Tom her zaman derse ara veriyor.
Every now and then, I play tennis for recreation.
 - Ara sıra eğlence için tenis oynarım.
In America cars drive on the right side of the road.
 - Amerika'da arabalar yolun sağ tarafını kullanırlar.
Sometimes he drives to work.
 - O bazen işe arabayla gider.
Scientists can easily compute the distance between planets.
 - Bilimciler gezegenler arasındaki uzaklıkları kolayca hesaplayabilir.
When meeting a person for the first time, be sure to pay attention to the distance placed between yourself and your partner.
 - Birisiyle ilk kez karşılaştığında, kendinle arkadaşın arasına konulan mesafeye kesinlikle dikkat et.
I have tried searching on Google, but I can't find out what to do.
 - Google'da arama yapmayı denedim ama ne yapacağımı bulamadım.
They continued searching.
 - Aramaya devam ettiler.
We were here on a reconnaissance mission.
 - Biz bir arama görevi için buradaydık.