Anlamıyorum. Niye hep onunla takılıyorsun?
- I don't understand. Why do you hang out with her all the time?
Evren yıldızlarla doluysa, neden onların hepsinden gelen ışık tüm gökyüzünü sürekli parlatmıyor?
- If the universe is full of stars, why doesn't the light from all of them add up to make the whole sky bright all the time?
Bill her zaman dürüsttür.
- Bill is honest all the time.
O, her zaman sessizdi.
- He was silent all the time.
Sürekli burnumu temizlemek zorundayım.
- I have to blow my nose all the time.
Tom sürekli Mary hakkında düşünüyor.
- Tom thinks about Mary all the time.
The public does not wish to be outraged in this way all the time.