O, deri eşyalar alır ve satar.
- He buys and sells leather goods.
O futbol topu gerçek deriden imal edilmiştir.
- That football is made of genuine leather.
Onlar kaba kahverengi deriden yapılmış.
- They were made of rough brown leather.
Tom deriden yapılmış bir şey satın almayı reddediyor.
- Tom refuses to buy anything made of leather.
Bana bir parça bilgi getirdi.
- He brought me a piece of information.
Benim bir zarfa, bir parça kağıda ve kurşun kaleme ya da bir dolma kaleme ihtiyacım var.
- I need an envelope, a piece of paper, and a pencil or a pen.