a person an unit

listen to the pronunciation of a person an unit
Английский Язык - Турецкий язык

Определение a person an unit в Английский Язык Турецкий язык словарь

one
bir

Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir. - This is a good book, but that one is better.

Birini tanıyorum da ötekini değil. - I know one of them but not the other.

one
{i} tek

Eski tekerlekleri yenisiyle değiştir. - Replace the old tires with new ones.

Tek bir taşla iki kuş öldür. - Kill two birds with one stone.

one
{i} biri

Dünya'nın Ay'dan görüntüsü, 20. yüzyılın ikonik resimlerinden birisidir. - The view of the Earth from the Moon is one of the iconic images of the 20th century.

Dustin Moskovitz, Yahudi bir girişimcidir. O, Facebook'un kurucularından biridir. - Dustin Moskovitz is a Jewish entrepreneur. He is one of the co-founders of Facebook.

one
bir rakamı
one
{i} birisi

Birisi o birahanede fazla müzik dinlemez. - One won’t hear much music in that pub.

Birisi kötü kelimeler söylememeli. - One should not say bad words.

one
{i} kimse

Onu hiç kimse anlamıyor. - No one understands that.

Hiç kimse keyfi olarak mal ve mülkünden mahrum edilemez. - No one shall be arbitrarily deprived of his property.

one
bir (sayı olarak)
one
{s} 1. bir: Give me one loquat. Bana bir maltaeriği ver. One hundred and twenty people came. Yüz yirmi kişi geldi. One half of them were crazy
one
belirli biri
one
adında biri
one
bir sayısı
one
bir tane

Ben bir araba istiyorum, ama bir tane satın almak için hiç param yok. - I want a car, but I have no money to buy one.

Saatimi kaybettim, bu yüzden bir tane almak zorundayım. - I lost my watch, so I have to buy one.

one
aynı

Onun için sadece siz değil aynı zamanda ben de sorumluyum. - You are not the only one responsible for it, I am too.

Biz bu konuda hepimiz aynı fikirdeyiz. - We are all one on that point.

one
her biri

Onların her biri o filmi izlemeye gitti. - Every one of them went to see that movie.

Her birinize inancım var. - I have faith in each and every one of you.

one
one another birbirlerini
one
adam

Körlerin ülkesinde, tek gözlü adam kraldır. - In the country of the blind, the one-eyed man is king.

Hiç kimse bu adamlara hakaret etmek istemedi. - No one wanted to insult these men.

one
kişi

Yüz elli kişi maraton yarışına girdi. - One hundred and fifty people entered the marathon race.

Daha sonra bir kişi daha bize katılıyor olacak. - One more person will be joining us later.

one
one and sixpence eski
Английский Язык - Английский Язык
{n} one
a person an unit

    Расстановка переносов

    a per·son an Unit

    Турецкое произношение

    ı pırsın ın yunıt

    Произношение

    /ə ˈpərsən ən ˈyo͞onət/ /ə ˈpɜrsən ən ˈjuːnət/
Избранное