Tom'un kesinlikle bu konu ile ilgili daha iyi bir anlayışı var.
 - Tom certainly has a better understanding of this matter than I do.
Yani, Çin ulusuna karşı daha anlayışlıyım.
 - That's to say, I have a better understanding of the Chinese nation.
Soyut modern sanatı anlamada güçlük çekiyorum, özellikle Mondrian.
 - I have difficulty understanding abstract modern art, especially Mondrian.
Bu tür müzik, daha yaşlı insanların anlamakta zorluk çektiği bir şeydir.
 - This kind of music is something that older people have difficulty understanding.
Bizim bir anlaşmamız var.
 - We have an understanding.
Onlar bir anlaşmaya vardı.
 - They came to an understanding.