Bir kerede iki yerde olamazsın.
- You can't be two places at once.
Bir keresinde babanla karşılaştım.
- I met your father once.
Mary'nin açıklamaları beni büyüledi ve birdenbire beni üzdü.
- Mary's explanations enchanted me and desolated me all at once.
Bu birdenbire olmadı.
- It didn't happen all at once.
Senin bir defa televizyona çıktığını hatırlıyorum.
- I remember you appeared on television once.
Bütün çamaşırımı bir defada yıkayabilir miyim?
- May I wash all my laundry at once?
Onu bir zamanlar trende gördüm.
- I have seen him once on the train.
O tartışma bir zamanlar karara bağlandı ve herkes için.
- That dispute has been settled once and for all.
Sana eskiden hiç söz etmedim.
- I never mentioned you once.
Çocukların olur olmaz anlayacaksın.
- You'll understand once you have kids.
Sarhoş olur olmaz terbiyesini takınmaz.
- He doesn't behave himself once he's drunk.