Определение a-practice в Английский Язык Турецкий язык словарь
- practice
- {f} pratik yapmak
Seninle pratik yapmak istiyorum.
- I want to practice with you.
Tom dün pratik yapmak için geç geldi.
- Tom showed up late to practice yesterday.
- practice
- {f} alıştırma yapmak
- practice
- {f} yapmak
Babam doktorluk uygulaması yapmaktadır.
- My father practices medicine.
İngilizceyi pratik yapmak için her fırsatı kullandı.
- He used every chance to practice English.
- practice
- {f} etmek
- practice
- {i} pratik
Herhangi bir sporu pratik yapıyor musun?
- Do you practice any sport?
Teoride, teori ve pratik arasında hiçbir fark yoktur. Fakat pratikte, var.
- In theory, there is no difference between theory and practice. But, in practice, there is.
- practice
- {i} uygulama
Onu niçin uygulamamam gerektiğinin sebebini anlamıyorum.
- I see no reason why I shouldn't put it into practice.
Planınızı mümkün olduğu kadar kısa sürede uygulamaya koyun.
- Put your plan into practice as soon as possible.
- practice
- {i} alıştırma
İkinci bir dil öğrenmek birçok alıştırma gerektirir.
- Learning a second language requires a lot of practice.
Alıştırma mükemmel yapar.
- Practice makes perfect.
- practice
- idman
Tom takım idmanını izledi.
- Tom watched the team practice.
- practice
- {i} egzersiz
Egzersiz yapamayacağım.
- I won't be able to practice.
- practice
- {f} çalışmak
Ben her gün piyano çalışmak zorundayım.
- I have to practice the piano every day.
- practice
- {i} tatbikat
- license to practice medicine
- Doktorluk yapma ruhsatı
- practice
- (Ticaret) mesleğin yapılması
- community of practice
- uygulayıcı topluluk
- community of practice
- uğraş topluluğu
- curb fraudulent practice
- (Politika, Siyaset) engelleyici hileli uygulama
- firing practice
- (Askeri) atış tatbikatı
- get out of practice
- hamlaşmak
- poor practice
- yetersiz deneyim
- poor practice
- zayıf deneyim
- practice
- avukata gelen müvekkiller
- practice
- (Kanun) tatbik etmek
- practice
- idman yapmak
- practice
- {f} (bir maharet, yetenek v.b.'ni geliştirmek için) çalışmak, pratik yapmak, egzersiz yapmak: You must practice the piano every day for one
- practice
- alışık
- practice
- (Tıp) praktis
- practice
- uzmanlık
- practice
- hastalar (hekime gelen)
- practice
- görüş
Bando uygulamasında görüşürüz.
- See you at band practice.
Uygulamadan sonra görüşürüz.
- I'll see you after practice.
- practice
- {i} deneme
- practice
- talimli
- practice
- teamül
- practice
- kılgı
- practice
- el alışkanlığı
- practice
- (Kanun) teammül
- practice
- {f} uygula
Bilime gelince, uygulama teoriden daha önemlidir.
- When it comes to science, practice is more important than theory.
O, evde her gün uygulama yaptı.
- He practiced every day at home.
- practice
- hekimlik uygulaması
- practice
- antrenman yapmak
- practice
- avukatlık
- practice
- antrenman
Tom sahada takım antrenmanını izledi.
- Tom watched the team practice on the field.
Onları yenmek için, çok sıkı antrenman yaparız.
- In order to beat them, we practice very hard.
- practice bomb
- (Askeri) eğitim bombası
- practice makes perfect
- yapa yapa öğrenilir
- practice mine
- (Askeri) eğitim mayını
- practice of law
- avukatlık
- practice range
- (Askeri) atış yeri
- private practice
- (Tıp) serbest hekimlik
- put into practice
- pratiğe geçirmek
- put into practice
- hayata geçirmek
- put into practice
- pratiğe dönüştürmek
- put into practice
- pratiğe aktarmak
- to be out of practice
- paslanmak
- practice
- {i} usul
- out of practice
- pratiğini yitirmiş
- out of practice
- körelmiş
- practice
- bkz.practise
- practice
- eylem
- practice
- antreman
Tom, çocuklarını futbol antremanına götürdü.
- Tom drove his children to soccer practice.
- practice
- alışkanlık
- practice
- doktorluk/avukatlık
- practice of law
- kanun uygulaması
- sharp practice
- dalavere
- sharp practice
- hileli iş
- software configuration management practice
- yazılım konfigürasyon yönetim çalışması
- software engineering practice
- yazılım mühendisliği çalışması
- software management practice
- yazılım yönetim çalışması
- specification practice
- tanımlama çalışması
- Practice makes perfect
- Meşk kemale erdirir
- Practice what you preach!
- Verdiğin nasihatı kendin uygula!
- be out of practice
- dışarı pratik olmak
- commercial practice
- ticari teamül
- common practice
- Genel uygulama
- customary practice
- Teamül
- dental practice
- diş uygulama
- done for practice
- pratik için hazır
- established practice
- Teamül
- everyday practice
- günlük pratikte
- experience, knack, practice
- deneyim, beceri, uygulama
- general practice
- Genel uygulama
- good practice
- iyi uygulama
- hands-on practice
- Aktif katılımlı uygulama
- in the practice
- pratikte
- make a practice of doing s.t
- bir şeyi âdet edinmek
- make it a practice
- Bir şeyi âdet edinmek
- make something a practice
- Bir şeyi âdet edinmek
- medical practice
- tıbbi uygulama
- out of practice
- Ustalığını kaybetmiş, yeteneği körelmiş, pratiğini kaybetmiş
- pilot practice
- pilot uygulama
- practice
- {f} dolap çevirmek
- practice anal sex upon
- Uygulamada anal seks üzerine
- practice double dealing
- Pratikte çift uğraşan
- practice economy
- tasarruf yapmak
- practice in shooting at targets
- hedeflere ateş pratik
- practice of
- uygulama
- practice of medicine
- tıp uygulaması
- practice of not eating meat or fish
- et ya da balık yemek değil uygulama
- practice range for firing guns
- ateş topları için uygulama aralığı
- practice shamanism
- pratik şamanizm
- public practice
- serbest meslek
Requiring public practice employers to include CPD programs... / Serbest meslek erbabı işverenlerin Sürekli Mesleki Gelişim Programlarına yer vermelerini zorunlu tutmak.
- public practice
- Serbest muhasebeci
- public practice accounting
- Serbest muhasebecilik
- put a plan into practice
- Bir planı uygulamaya koymak
- put into practice
- Uygulamaya koymak, uygulamak, gerçekleştirmek
- reduce a rule to practice
- Kural uygulamaya azaltmak
- religious practice
- İbadet
- target practice
- aşk. atış talimi
- to practice
- uygulamaya
- unlawful practice
- yasadışı, gayri meşru uygulamalar
- usual practice
- Âdet üzerine her zaman yapılan şey
- usual practice
- Genel uygulama, âdet
- Practice what you
- Verdiğin nasihatı kendin uygula!
- be in practice
- formda olmak
- be out of practice
- (uzun zamandan beri bir şeyi yapmadığı için) (onu) iyi yapamamak
- choir practice
- koro provası
- combat firing practice
- (Askeri) muharebe atış tatbikatı
- combat firing practice
- (Askeri) Muharebe atış egitimi
- combat firing practice
- (Askeri) MUHAREBE ATIŞ TATBİKATI: Taktik birliklerin, düşmanı temsil eden hedeflere hakiki mermiyle ateş ettikleri, taktik bir duruma bağlı bir meseleyi çözdükleri eğitim şekli. Ayrıca bakınız: "target practice"
- distributed practice
- (Pisikoloji, Ruhbilim) aralıklı çalışma
- erection practice
- (İnşaat) kurma metodu
- fire practice
- (Askeri) ATIŞ TATBİKATI: Bak. "combat firing practice"
- flight deck landing practice
- (Askeri) güverteye inişi geliştirme amaçlı eğitim uçuşu
- forming practice
- (İnşaat) kalıp tekniği
- gallery practice ammunition
- (Askeri) KAPALI POLİGON CEPHANESİ: Kapalı poligon atışı ve nöbet işlerinde kullanılan, sevk barutu azaltılmış, cephane
- general practice
- tıb. pratisyen hekimlik
- good laboratuary practice
- (Avrupa Birliği) (GLP) iyi laboratuar uygulamaları (İLU)
- in practice
- gerçekte
- in practice
- pratikte, uygulamada
- justification of practice
- (Nükleer Bilimler) uygulamanın gerekliliği
- make a practice of
- bir şeyi âdet edinmek
- miniature range practice
- (Askeri) MİNYATÜR ATIŞ TATBİKATI: Minyatür atış yeri üzerinde yapılan atış tatbikatı
- pattern practice
- (Dilbilim) kalıp alıştırması
- practice
- {f} gerçekleştirmek
- practice
- {i} tiy
- practice
- {f} deneyim kazanmak
- practice
- {f} uygulmak
- practice
- practise tatbikat
- practice
- {i} ısınma
- practice
- desise
- practice
- (isim) pratik, idman, uygulama, egzersiz, alıştırma, çalışma, ısınma, alışkanlık, hile, yöntem, teknik, usul, deneme, tatbikat, eğitim
- practice
- {f} entrika çevirmek
- practice
- (Tıp) Hasta muayene ve tedavisi ile ilgili uğraşı, hekimlik uygulaması
- practice
- {i} hile
- practice
- {f} adet edinmek
- practice
- {i} yöntem
Bir öğretmen aramalısın ve sizin için en iyi olan ruhsal uygulama yöntemini öğrenmelisin.
- You should seek a teacher and learn the method of spiritual practice that is best for you.
- practice
- {f} alışkanlık haline getirmek
- practice
- (Avrupa Birliği) uygulama, adet, usul,eylem
- practice
- itiyat
- practice
- oyun
Tom uygulama sırasında sol dizini incitti, bu yüzden John oyunu yerinde oynamak zorunda kaldı.
- Tom hurt his left knee during practice, so John had to play the game in his place.
- practice ammunition
- (Askeri) EĞİTİM ATIŞ CEPHESİ; DERS ATIŞ MÜHİMMATI: Hedefli atış eğitiminde kullanılan cephane; sevk barutu bulunan fakat, ya tesirsiz bir parlama hakkını ya da gözetleme paralama hakkı vazifesi görerek alçak infilak maddesi paralama hakkını ihtiva eden cephane
- practice dangerous to crypto security
- (Askeri) KRİPTO EMNİYETİ İÇİN TEHLİKELİ TATBİKAT: Kripto güvenliğinde, ilgili makamlara bildirilmesi gereken bir güvenliği ihlal hareketi. Böyle bir durum; aynı Kripto sistemini ilgilendiren diğer yanlış uygulamalarla birlikte, kripto sisteminin güvenliği üzerinde önemli derecede kötü bir etki yaratabilir
- practice drill
- uygulama alıştırması
- practice economy
- tasarruf yapmak. Practice makes perfect. Meşk kemale erdirir
- practice effect
- (Pisikoloji, Ruhbilim) pratik yapma etkisi
- practice effect
- (Dilbilim) uygulama etkisi
- practice fire
- (Askeri) talim atışı
- practice fire
- (Askeri) ATIŞ TATBİKATI: Hakiki cephane ile yapılan hedefli atış eğitimi. Buna (practice shooting) de denir
- practice firing
- (Askeri) atış eğitimi
- practice firing
- (Askeri) ALIŞTIRMA ATEŞİ: Kayıtları tutulmayan hedefli atış eğitimi. ABD Ordusu'nda bu atışlar eri, ders atışlarından önce atışa alıştırmak için yapılır. Buna bazen (preliminary firing) de denir
- practice grenade
- (Askeri) EĞİTİM EL BOMBASI: İçinde herhangi bir kimya veya infilak maddesi bulunmayan taklit el bombası. Buna bazen (training grenade) de denir
- practice guidelines
- mesleki rehberler
- practice limit
- (Pisikoloji, Ruhbilim) pratik yapma limiti
- practice makes perfect
- pratik mükemmelleştirir
- practice march
- (Askeri) EĞİTİM YÜRÜYÜŞÜ: Eğitim maksadıyla yapılan yürüyüş
- practice march
- (Askeri) eğitim yürüyüşü
- practice mine
- (Askeri) EĞİTİM MAYINI: 1. Kara mayın harbinde, standart mayının aynı biçim ve ağırlıktaki örneği. Bu mayın ani bir duman veya infilakı taklit eden bir ses çıkaracak şekilde imal edilmiştir. Bak. "mine". 2. Deniz mayın harbinde, hazırlama uygulaması ve eğitim için uygun olan, tesirsiz maddelerle doldurulmuş fakat tam olarak monte edilmiş bir mayın. Bak. "drill mine"
- practice range
- (Askeri) ATIŞ YERİ: Bak. "range" ve "target range"
- practice round
- (Askeri) EĞİTİM ATIŞ MERMİSİ; DERS ATIŞ MERMİSİ: Bak. "practice ammunition"
- practice round
- (Askeri) ders atış mermisi
- practice shooting
- (Askeri) ATIŞ TATBİKATI: Bak. "practice fire"
- practice upon
- yararlanmak
- practice upon
- alışkanlık haline getirmek
- put into practice
- gerçekleştirmek
- put into practice
- uygulamak
- range practice
- (Askeri) DERS ATIŞI: Bir atış yerinde fiilen yapılan ve nişancılık hazırlık eğitiminden farklı olan atış. Ayrıca bakınız: "target practice"
- record practice
- (Askeri) DERS ATIŞI: Bak. "record firing"
- record service practice
- (Askeri) DERS ATIŞININ HAZIRLIK VE İDARESİ: Bak. "service practice"
- service practice
- (Askeri) DERS ATIŞI: Topçu birlikleri eğitim programında; atışın muharebe cephanesi (service ammunition) veya hedefli atış eğitim cephanesi (target practice ammunition) kullanılarak hazırlanması, yapılması ve idaresi ile ilgili pratik meselelerin uygulanmasından ibaret kısmı. Buna eskiden (record service practice) denirdi
- sharp practice
- (deyim) dalevereli is
- supreme court practice
- (Kanun) yargıtay içtihadı
- target practice ammunition
- (Askeri) HEDEFLİ ATIŞ EĞİTİMİ MÜHİMMATI: Bak "target practice projectile"
- target practice projectile
- (Askeri) HEDEFLİ ATIŞ EĞİTİMİ MERMİSİ: Hakiki mermi ile aynı boy, biçim ve ağırlıkta olan, demir ve kumla doldurulmuş eğitim mermisi. Bu mermilerin bazıları tesirsizdir, bazılarında duman maddesi vardır
- the regular practice
- alışkanlık, âdet
- theoretical practice
- (Sosyoloji, Toplumbilim) teorik pratik [althusser]