Определение a-journey в Английский Язык Турецкий язык словарь
- journey
- seyahat
Hayat bir seyahate benzer.
- Life is like a journey.
O, ne zaman bir seyahatten geri gelse, kızı için bir hediye getirir.
- Whenever she comes back from a journey, she brings a gift for her daughter.
- journey
- yolculuk
Geçen yıl uzun bir yolculuk yaptım.
- I made a long journey last year.
Ne keyifli bir yolculuk yaptık!
- What a pleasant journey we had!
- excursion
- {i} gezinti
- excursion
- {i} farklılık
- excursion
- (Nükleer Bilimler) ani değişim
- excursion
- bu harekette alınan mesafe
- excursion
- {i} ayrılma
- journey
- {i} gezi
Ben mümkünse dünyanın etrafında bir geziye çıkmak istiyorum.
- I want to go on a journey around the world if possible.
Gezinin amacı, büyükanneyi ziyaret etmekti.
- The object of the journey was to visit Grandma.
- excursion
- kısa gezi
- excursion
- (Turizm) günübirlik
- excursion
- (Tıp) ekskürsiyon
- excursion
- kısa gezinti
- excursion
- (Turizm) günübirlik gezi
- excursion
- kısa yolculuk
- journey
- (Havacılık) seyaha
Seyahatimi Sendai'den Aomori'ye kadar genişlettim.
- From Sendai I extended my journey to Aomori.
Bir kitap okumak bir seyahat ile kıyaslanabilir.
- Reading a book can be compared to making a journey.
- journey
- gezilip hava alınacak yer
- safe journey!
- iyi yolculuklar!
- set off (on a journey)
- yola çıkmak
- throughout the journey
- yol boyunca
- excursion
- {i} çelişki
- excursion
- {i} gezi
Yarın yağmur yağarsa gezi iptal edilecek.
- If it rains tomorrow, the excursion will be canceled.
Çoğu öğrenci okul gezilerinde Kyoto'nun görülmeye değer yerlerini geziyorlar.
- Most students do the sights of Kyoto on their school excursion.
- go on a journey
- yolculuğa çıkmak
- inward journey
- dönüş yoluculuğu
- journey
- yolculuk yapmak
- journey
- {f} seyahat et
- journey work
- usta işi
- pilgrim's journey
- hac yolculuğu
- sabbath-day's journey
- kısa yolculuk
- set off on a journey
- yolculuğa çıkmak
- customer journey
- müşteri yolculuğu
- go on journey
- yolculuğa çıkmak
we went on journey across Europe.
- have a journey
- gezinti yapmak
- inward journey
- dönüş yoluculugu
- journey taken in a car
- yolculuk araba alınan
- launch out on a journey
- yolculuğa çıkmak, seyahate çıkmak
- multiple journey
- Birden fazla yolculuk
- provisions for a journey
- Bir yolculuk için hükümler
- short journey
- kısa yolculuk
- excursion
- kısa süreli seyahat
- excursion
- (isim) gezi, gezinti, farklılık, çelişki, sapma, ayrılma
- excursion
- excursion train özel indirimli tren
- excursion
- yolculuk
- final journey
- son yolculuk
- have a nice journey
- iyi yolculuklar
- journey
- seyahat sefer
- journey
- {i} sefer
- journey
- {i} mesafe
- journey
- undertake a journey uzun bir yolculuğa hazırlanıp çıkmak
- journey
- {f} geziye çıkmak
Ben mümkünse dünyanın etrafında bir geziye çıkmak istiyorum.
- I want to go on a journey around the world if possible.
- journey
- {i} yol
Onlar seksen millik yolculuğu tamamladılar.
- They finished eighty miles' journey.
Yolculuk henüz başladı.
- The journey has just begun.
- journey
- {f} yolculuk etmek
- journey
- {i} seyir
- journey
- {f} seyahat etmek
- journey speed
- yolculuk hızı
- journey speed
- ulaşım hızı
- journey speed
- seyahat sürati
- overseas journey
- (Ticaret) yurt dışı seyahati
- railway journey
- (Ticaret) demiryolu yolculuğu
- reach the end of one's journey
- yolu almak
- return journey
- dönüş
- round trip journey
- (Turizm) gidiş-dönüş
- set forth on a journey
- yolculuğa çıkmak
- set forth on a journey
- seyahate çıkmak
- set out on a journey
- yolculuğa çıkmak
- take a journey
- yolculuk etmek
- undertake a journey
- uzun bir yolculuğa hazırlanıp çıkmak
- undertake a journey
- (Askeri) uzun bir yolculuğa çıkmak