You are from below; I am from above. You are of this world; I am not of this world.
 - Siz aşağıdansınız; Ben yukarıdanım. Siz bu dünyadansınız; Ben bu dünyadan değilim.
If you have a time, could you translate some sentences below, please?
 - Aşağıdaki cümleleri çevirebilir misiniz, lütfen?
We saw a lake far below.
 - Biz çok aşağıda bir göl gördük.
Tom ran down the stairs.
 - Tom merdivenlerden aşağıya koştu.
She looked at me with tears running down her cheeks.
 - Yanaklarından aşağı akan gözyaşlarıyla bana baktı.
Sports cured him of his inferiority complex.
 - Spor onun aşağılık kompleksini tedavi etti.
The bad thing about inferiority complexes is that the wrong people have them.
 - Aşağılık kompleksleri hakkında kötü şey onlara yanlış insanların sahip olması.
The actual price was lower than I had thought.
 - Gerçek fiyat düşündüğümden daha aşağıdaydı.
Hanover is the capital of Lower Saxony.
 - Hannover Aşağı Saksonya'nın başkentidir.
There is no reason for you to feel inferior to anyone.
 - Birinden daha aşağıda olduğunu hissetmek için hiçbir neden yoktur.
They are examining him from top to bottom.
 - Onlar onu yukarıdan aşağıya muayene ediyorlar.
He examined it from top to bottom.
 - Onu baştan aşağı inceledi.
They are more or less the same size.
 - Onlar aşağı yukarı aynı boyuttalar.
Tom and Mary are more or less the same size.
 - Tom ve Mary aşağı yukarı aynı bedendeler.
We saw the parade move down the street.
 - Geçit töreninin caddeden aşağıya doğru ilerlediğini gördük.
Tom put two slices of bread into the toaster and pushed down on the lever.
 - Tom ekmek kızartma makinesine iki dilim ekmek koydu ve kolu aşağı itti.
Tom started bouncing up and down on the bed.
 - Tom yatağın üstünde yukarı aşağı sıçramaya başladı.
No one should be subjected to such humiliation.
 - Hiç kimse böyle bir aşağılanmaya maruz bırakılmamalıdır.
You can watch movies with English subtitles using this link.
 - Aşağıdaki linkten, filmleri İngilizce altyazılı olarak izleyebilirsiniz.
There was a watermill under the dam.
 - Barajın aşağısında bir su değirmeni vardı.
He can't be under thirty.
 - O otuzdan aşağı olamaz.
We were afraid that we might be hit by a bullet, so we ran downstairs.
 - Biz bir mermi tarafından vurulabileceğimizden korkuyorduk, bu yüzden aşağıya koştuk.
Jimmy, breakfast is ready. Come downstairs.
 - Jimmy, kahvaltı hazır. Aşağıya gel.