This might seem insurmountable.
- Bu aşılmaz gibi görünebilir.
This book sees the protagonist conquer insurmountable odds and save the day.
- Bu kitap kahramanın aşılmaz olasılıkları fethettiğini görür ve günü kurtarır.
Japan surpasses China in economic power.
- Japonya ekonomik güçte Çin'i aşıyor.
The theory of evolution surpasses the scope of my imagination.
- Evrim teorisi benim hayal kapsamını aşar.
To be human we must transcend our animal nature.
- İnsan olarak hayvan doğamızı aşmalıyız.
Exporting is a commercial activity which transcends borders.
- İhracaat sınırları aşan ticari bir etkinliktir.
Throwing eggs is a felony if the damage done by the eggs exceeds 400$.
- Yumurta atmak yumurtalar tarafından yapılan hasar 400 doları aşarsa bir suçtur.
She is exceedingly sensitive to the cold.
- O, soğuğa aşırı duyarlıdır.