The leaves of the trees turn yellow in fall.
- Ağaçların yaprakları sonbaharda sarıya döner.
Flowers and trees need clean air and fresh water.
- Çiçeklerin ve ağaçların temiz havaya ve taze suya ihtiyacı vardır.
There used to be a large cedar tree there.
- Orada büyük bir sedir ağacı vardı.
Tom's researched his family history and intends to send a detailed family tree to all of his relatives.
- Tom aile geçmişini araştırdı ve tüm akrabalarına detaylı bir soy ağacı göndermek niyetinde.
The park is well wooded.
- Parkın her yanı ağaçlık.
They say that the wood is haunted.
- O ağaçlığın perili olduğunu söylüyorlar.
The box was made of sandalwood.
- Kutu sandal ağacından yapıldı.
Odada ki süs ağacı kendini belli ediyordu.
Most Shakuhachi are made from bamboo, but recently some wooden ones have appeared.
- Japon flütleri çoğunlukla bambu kamışından yapılır, fakat son zamanlarda bazı ağaç olanları ortaya çıkmıştır.
I saw a young man lying on the bench under the cherry tree in the park.
- Parkta kiraz ağacının altında bankta yatan genç bir adam gördüm.
Our garden has two cherry trees.
- Bahçemizin iki kiraz ağacı vardır.
There are many fruit trees in this garden.
- Bahçede birçok meyve ağacı var.
There used to be a big pine tree in front of my house.
- Eskiden evimin önünde büyük bir çam ağacı vardı.
Sami hid behind a pine tree.
- Sami bir çam ağacının arkasına saklandı.
The children are playing under the lime tree.
- Çocuklar ıhlamur ağacının altında oynuyorlar.