Sami was very watchful.
- Sami çok dikkatliydi.
You should be careful in choosing friends.
- Arkadaş seçerken dikkatli olmalısın.
He seldom gets sick because he is careful about his health.
- Sağlığı hakkında dikkatli olduğundan dolayı o nadiren hastalanır.
Do your work with more attentiveness.
- Biraz daha dikkatli çalışır mısın?
You need to be more attentive.
- Daha dikkatli olmalısın.
Life is as a box of matches. Treating it cautiously is foolish, not treating it cautiously is dangerous.
- Yaşam bir kutu kibrit gibidir. Dikkatli davranırsan aptallıktır. Dikkatli davranmazsan tehlikelidir.
As far as Bob is concerned, anything goes. By contrast, Jane is very cautious.
- Bob'a kalırsa, bir şey dönüyor. Buna karşılık, Jane çok dikkatli.
You should be more thoughtful of your safety.
- Güvenliğiniz hakkında daha dikkatli olmalısın.
You'd better be careful about going to her house.
- Onun evine gitme hakkında dikkatli olsan iyi olur.
Be careful interpreting indirect translations. Genders may have changed.
- Dolaylı çevirileri yorumlarken dikkatli ol. Cinsiyetler değişmiş olabilir.
He closed carefully the front door.
- O, ön kapıyı dikkatlice kapattı.
He wants to keep a close eye on the rules.
- O kuralları dikkatlice takip etmek istiyor.
My son needs to be more alert at school.
- Oğlum okulda daha dikkatli olmalı.
I need to be more alert.
- Benim daha dikkatli olmam gerekiyor.
Be cautious when you cross the street.
- Caddeyi geçerken dikkatli ol.
I wanted to be cautious.
- Dikkatli olmak istedim.
Béla takes his son to school every day, because he is a mindful father.
- Béla oğlunu her gün okula götürür, çünkü o dikkatli bir baba.
I wasn't being mindful and got on a wrong bus by mistake.
- Dikkatli değildim ve yanlışlıkla hatalı otobüse bindim.
You've got to be careful.
- Dikkatli olmak zorundasın.
Tom wants to be careful not to use too much water. His well is almost dry.
- Tom çok fazla su kullanmamak için dikkatli olmak istiyor. Onun kuyusu neredeyse kuru.