I could tell at a glance that something was wrong.
- Bir bakışta yanlış bir şey olduğunu söyleyebildim.
At a first glance it seems easy.
- İlk bakışta kolay görünüyor.
She has an absent look on her face.
- Yüzünde dalgın bir bakışı vardı.
Tom doesn't like the way John looks at Mary.
- Tom, John'un Mary'ye bakış tarzını sevmiyor.
The war affected the way the Japanese view nuclear weapons.
- Savaş Japonların nükleer silahlara bakış şeklini değiştirdi.
Let's look at the problem from a different point of view.
- Soruna farklı bir bakış açısından bakalım.
He has a very materialistic outlook on life.
- Onun hayata çok materyalist bir bakış açısı vardır.
Culture plays a dynamic role in shaping an individual's character, attitude, and outlook on life.
- Kültür bir bireyin karakterinin, davranışının ve hayata bakış açısının şekillenmesinde dinamik bir rol oynar.
We had lost the overview a long time ago.
- Biz uzun zaman önce genel bakışı kaybetmiştik.
From his point of view he's right.
- Onun bakış açısından o haklı.
This is a valid point of view.
- Bu geçerli bir bakış açısıdır.
I am looking at the matter from a different viewpoint.
- Ben bu konuya farklı bir bakış açısından bakıyorum.
From the viewpoint of tissue culture, the environment for this experiment should be more rigidly defined.
- Doku kültürü bakış açısından, bu deney için çevre daha katı bir şekilde tanımlanmış olmalıdır.
You have bedroom eyes.
- Baştan çıkarıcı bakışların var.
By the look in his eye I could tell that he was speaking tongue in cheek.
- Onun gözündeki bakışına göre onun şaka yollu konuştuğunu söyleyebilirdim.
Tom lowered his gaze.
- Tom dik dik bakışını indirdi.
Tom lowered his gaze.
- Tom dik dik bakışını indirdi.