ülkenin

listen to the pronunciation of ülkenin
Турецкий язык - Английский Язык

Определение ülkenin в Турецкий язык Английский Язык словарь

ülke
country

Pakistan is a Muslim country. - Pakistan Müslüman bir ülkedir.

Although Go is probably the most popular Japanese game in my country, at most only a few university students know it. - Go büyük ihtimalle benim ülkemdeki en popüler Japon oyunu olsa da o bile bazı üniversite öğrencileri dışında pek bilinmiyor.

ülkenin iç kesimleri
upcountry
ülkenin iç kısmı
inland
ülkenin iç kısmı
midland
ülkenin kaybettiği toprakları geri isteme
irredentism
ülkenin kaybettiği toprakları geri isteyen kimse
irredentist
ülkenin kendi filosu
home fleet
ülkenin yasaları dışında olan
exterritorial
ülke
{i} land

The travelers came from many lands. - Birçok ülkeden gezgin geldi.

This country remains the land of the free because there are so many brave to fight for it. - Bu ülke onun için mücadele edecek çok sayıda kahraman olduğu için özgürlerin ülkesi olarak kalmaya devam edecektir.

ülke
nation

Western nations have to put their heads together to strengthen the dollar. - Batılı ülkeler doları güçlendirmek için baş başa verip düşünüyorlar.

America fancies itself the world's freest nation. - Amerika, kendisinin dünyanın en özgür ülkesi olduğundan hoşlanıyor.

ülke
(Bilgisayar) country/region
ülke
region

It's the coldest region in the country. - Bu ülkede en soğuk bölgedir.

Terrorism is the most important factor for the division of a country and the creation of autonomous regions. - Terörizm, bir ülkenin bölünmesi ve ayrılıkçı bölgelerin oluşumu için en önemli faktördür.

ülke
state

While the civil war went on, the country was in a state of anarchy. - İç savaş sırasında, ülke anarşik bir durum içindeydi.

The United States of America is a democratic country. - Amerika Birleşik Devletleri demokratik bir ülkedir.

ülke
(Bilgisayar) st
ülke
home

Tom says that he has 4 homes in 5 different countries. - Tom 5 farklı ülkede 4 evi olduğunu söylüyor.

No sooner had the spy returned home than he was told to go to another country. - Casus ülkesine döner dönmez başka bir ülkeye gitmesi söylendi.

ülke
{i} territory

The territory of the country Curacao consists of the islands Curacao and Little Curacao. - Curaçao ülkesinin toprakları, Curaçao ve Little Curacao adalarından oluşur.

ülke
realm

The king's realm was terrorized by a dragon. - Kralın ülkesi bir ejderha tarafından terörize edildi.

ülke
the country

Both of my parents were brought up in the country. - Ebeveynlerimin her ikisi de ülkede yetiştirildiler.

He says he is leaving the country for good. - O, sürekli olarak ülkeyi terk edeceğini söylüyor.

büyük ülkenin idaresi
protectorate
ülke
country; domain
ülke
soil
ülke
clime
ülke
country (a political state)
ülke
(Hukuk) country, territory
ülke
domain

It is rather ridiculous that, in some countries, a person cannot even release their own work into the public domain. - Bazı ülkelerde, birinin kendi işini bile kamuya bırakamaması oldukça saçmadır.

ülke
bourne
ülke
amiability
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение ülkenin в Турецкий язык Турецкий язык словарь

Ülke
diyar
Ülke
toprak
ülke
Bir devletin egemenliği altında bulunan toprakların tümü, diyar, memleket: "Artık vatan toprağı, Rumeli'deki hudutlarından Anadolu'daki hudutlarına kadar yekpare bir ülke olmuştur."- Y. K. Beyatlı
ülke
Herhangi bir özelliği yönünden düşünülen bölge
ülke
Bir devletin egemenliği altında bulunan toprakların tümü, diyar, memleket
ülke
Devlet
ülke
Herhangi bir özelliği yönünden düşünülen bölge: "Dünyanın gelişmiş, gelişmemiş ülkelerini tek tek geziyorum."- H. Taner
ülke
Devlet: "Vicdan hürriyetine riayet eden tek ülke Osmanlı İmparatorluğu idi."- F. R. Atay