ücretleri

listen to the pronunciation of ücretleri
Турецкий язык - Английский Язык
fees

He depends on his parents for his university fees. - O, üniversite ücretleri için ebeveynlerinin eline bakıyor.

I won't be able to go travelling until the requisite visa fees are paid. - Ben gerekli vize ücretleri ödenene kadar seyahata gidemeyeceğim.

up charges
ücret
price

The price includes the postage charge. - Fiyata posta ücreti dahildir.

The price doesn't include consumption tax. - Ücrete tüketim vergisi dahil değil.

ücret
fee

The lawyer's fee was very high. - Avukatın ücreti çok yüksekti.

You must pay the admission fee here. - Buraya giriş ücreti ödemelisiniz.

ücret
{i} wage

My monthly wage is 300,000 yen. - Benim aylık ücret 300.000 yen.

The leaders of the Union agitated for higher wages. - Sendikanın liderleri, daha yüksek ücret için ortalığı karıştırıyorlardı.

ücret
charge

Do you charge for delivery? - Teslimat için bir ücret alıyor musunuz?

Would you be willing to send me a sample free of charge? - Bana ücretsiz bir numune gönderir misiniz?

ücret
cost

The cost of the air fare is higher than of the rail fare. - Uçak bileti ücretinin tutarı tren bileti ücretinden daha yüksek.

The admission costs six euros but on Sundays it's free. - Giriş ücreti 6 £ ama Pazar günleri ücretsiz.

ücret
pay

Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work. - Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır.

You need to pay extra for the batteries. - Piller için ekstra ücret ödemeniz gerekir.

ücretleri dondurmak
to freeze wages
ücretleri mal olarak ödeme
truck system
ücret
wages

The policemen demanded higher wages. - Polisler daha yüksek ücretler talep ettiler.

One-fifth of my wages go to taxes. - Ücretlerimin beşte biri vergilere gidiyor.

ücret
{i} rate

Show me a list of your rates, please. - Bana ücretlerinin bir listesini göster, lütfen.

I have to pay high rates to the boarding. - Pansiyona yüksek ücretler ödemek zorundayım.

ücret
payment

The fee includes the payment for professional services needed to complete the survey. - Araştırmayı tamamlamak için gereken mesleki hizmetler ücrete dahildir.

ücret
wages, pay, payment, screw; fee; cost, price
ücret
{i} hire

It wasn't my idea to hire him. - Onu ücretle çalıştırmak benim fikrim değildi.

We've hired Tom to paint our garage. - Garajımızı boyaması için Tom'u ücretle tuttuk.

ücret
{i} terms
ücret
{i} remuneration

The professor who invented it has the right to reasonable remuneration from the university. - Onu icat eden profesör, üniversiteden makul bir ücret hakkına sahip

ücret
dock
ücret
tollage
ücret
remunerate
ücret
paying

If necessary, I have no objection to paying a special fee. - Eğer gerekliyse, özel bir ücret ödemeye hiçbir itirazım olmaz.

I have no objection to paying a special fee if it is necessary. - Gerekirse özel bir ücret ödeme konusunda herhangi bir itirazım yok.

ücret
money

I'm not the only one who doesn't have enough money to pay the membership fee. - Üyelik ücretini ödemek için yeterli paraya sahip olmayan tek kişi ben değilim.

ücret
(Ticaret) term
ücret
(Latin) tributum
ücret
earning

A higher minimum wage can raise earnings and reduce poverty. - Daha yüksek asgari ücret, kazançları yükseltip yoksulluğu azaltabilir.

ücret
(Ticaret) labor union
ücret
emoluments
ücret
consideration
ücret
charged in
avans ücretleri
(Ticaret) advences wages
kira ücretleri
rent charges
servis ücretleri
(Ticaret) servicing charges
telif ücretleri
royalty fees
ücret
wage rate
ücret
(Hukuk) charge, earnings, remuneration, wage
ücret
stipend
ücret
charge (for a hotel room, a service)
ücret
honorarium
ücret
salary

What's the minimum salary in Australia? - Avustralya'da asgari ücret nedir?

What's the minimum salary in Russia? - Rusya'da asgari ücret ne kadar?

ücret
earnings

A higher minimum wage can raise earnings and reduce poverty. - Daha yüksek asgari ücret, kazançları yükseltip yoksulluğu azaltabilir.

ücret
dues

Those who have not paid their dues are asked to see me at the end of class. - Ücretlerini ödememiş olanların dersin sonunda beni görmeleri isteniyor.

ücret
fee, remuneration; wage; salary
ücret
emolument
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение ücretleri в Турецкий язык Турецкий язык словарь

ÜCRET
(Osmanlı Dönemi) Hizmet karşılığı verilen şey
Ücret
(Osmanlı Dönemi) HUFARE
Ücret
(Osmanlı Dönemi) ŞEBR
ücret
Kiralanan veya satın alınan bir şey için ödenen para: "Fiyatından daha yüksek bir ücretle satın aldı."- P. Safa
ücret
Kiralanan veya satın alınan bir şey için ödenen para
ücret
İş gücünün karşılığı olan para ve mal: "Ücret emeğin karşılığıdır."- Anayasa
ücret
İş gücünün karşılığı olan para ve mal