ücretlendirme

listen to the pronunciation of ücretlendirme
Турецкий язык - Английский Язык
pricing
(Telekom) accounting
charges
charging
ücret
price

The price doesn't include consumption tax. - Ücrete tüketim vergisi dahil değil.

What's the price of this umbrella? - Bu şemsiyenin ücreti nedir?

ücret
fee

You must pay the admission fee here. - Buraya giriş ücreti ödemelisiniz.

How much is the entrance fee? - Giriş ücreti ne kadardır?

ücret
{i} wage

The leaders of the Union agitated for higher wages. - Sendikanın liderleri, daha yüksek ücret için ortalığı karıştırıyorlardı.

The union won a 5% wage increase. - Sendika, % 5 oranında ücret artışı kazandı.

ücret
charge

I got the ticket free of charge. - Bileti ücretsiz aldım.

What are the charges in this hotel? - Bu otelde ücretler nedir?

ücret
cost

How much does it cost to get in? - Giriş ücreti ne kadar?

How much does it cost to get in? - İçeri girmenin ücreti ne kadar?

ücret
pay

How much is your hourly pay? - Saatlik ücretin ne kadar?

Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work. - Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır.

ücret
wages

He promised to pay us high wages. - Bize yüksek ücret ödemeye söz verdi.

The manager advanced him two weeks' wages. - Yönetici ona iki haftalık ücreti avans verdi.

ücret
{i} rate

What's your hourly rate? - Senin saat ücretin nedir?

I have to pay high rates to the boarding. - Pansiyona yüksek ücretler ödemek zorundayım.

ücret
payment

The fee includes the payment for professional services needed to complete the survey. - Araştırmayı tamamlamak için gereken mesleki hizmetler ücrete dahildir.

ücret
wages, pay, payment, screw; fee; cost, price
ücret
{i} hire

We've hired Tom to paint our garage. - Garajımızı boyaması için Tom'u ücretle tuttuk.

It wasn't my idea to hire him. - Onu ücretle çalıştırmak benim fikrim değildi.

ücret
{i} terms
ücret
{i} remuneration

The professor who invented it has the right to reasonable remuneration from the university. - Onu icat eden profesör, üniversiteden makul bir ücret hakkına sahip

ücret
dock
ücret
tollage
ücret
remunerate
ücret
paying

If necessary, I have no objection to paying a special fee. - Eğer gerekliyse, özel bir ücret ödemeye hiçbir itirazım olmaz.

I have no objection to paying a special fee if it is necessary. - Gerekirse özel bir ücret ödeme konusunda herhangi bir itirazım yok.

ücret
money

I'm not the only one who doesn't have enough money to pay the membership fee. - Üyelik ücretini ödemek için yeterli paraya sahip olmayan tek kişi ben değilim.

ücret
(Ticaret) term
ücret
(Latin) tributum
ücret
earning

A higher minimum wage can raise earnings and reduce poverty. - Daha yüksek asgari ücret, kazançları yükseltip yoksulluğu azaltabilir.

ücret
(Ticaret) labor union
ücret
emoluments
ücret
consideration
ücretlendirmek
price
ücret
charged in
ücret
wage rate
ücret
(Hukuk) charge, earnings, remuneration, wage
ücret
stipend
ücret
charge (for a hotel room, a service)
ücret
honorarium
ücret
salary

What's the minimum salary in the Czech Republic? - Çek Cumhuriyetinde asgari ücret nedir?

The workers pushed for a raise in salary. - İşçiler ücret artışı istediler.

ücret
earnings

A higher minimum wage can raise earnings and reduce poverty. - Daha yüksek asgari ücret, kazançları yükseltip yoksulluğu azaltabilir.

ücret
dues

Those who have not paid their dues are asked to see me at the end of class. - Ücretlerini ödememiş olanların dersin sonunda beni görmeleri isteniyor.

ücret
fee, remuneration; wage; salary
ücret
emolument
Турецкий язык - Турецкий язык
Posta işlemlerinde taşıma ücretlerinin önceden ödenmesi
Ücretlendirmek işi
ücretlendirme makinesi
Posta işlemlerinde zarfların üstüne pul yerine ücreti gösterir damga basan makine
ÜCRET
(Osmanlı Dönemi) Hizmet karşılığı verilen şey
Ücret
(Osmanlı Dönemi) HUFARE
Ücret
(Osmanlı Dönemi) ŞEBR
ücret
Kiralanan veya satın alınan bir şey için ödenen para: "Fiyatından daha yüksek bir ücretle satın aldı."- P. Safa
ücret
Kiralanan veya satın alınan bir şey için ödenen para
ücret
İş gücünün karşılığı olan para ve mal: "Ücret emeğin karşılığıdır."- Anayasa
ücret
İş gücünün karşılığı olan para ve mal
ücretlendirmek
Bir malın, bir işin ücretini belirlemek rayicini tayin etmek