When I was a child, I often went swimming in the sea.
- Ben bir çocukken çoğu zaman denizde yüzmeye gittim.
The transition from farm life to city life is often difficult.
- Çiftlik hayatından şehir hayatına geçiş çoğunlukla zordur.
Most parents see their own children as the best in the world.
- Çoğu ebeveyn, kendi çocuklarını, dünyada en iyi olarak görüyor.
There were many guests - most of them were our teacher's classmates and friends.
- Çok sayıda misafir vardı-onlardan çoğu bizim öğretmenin sınıf arkadaşları ve arkadaşlarıydı.
Many diseases result from poverty.
- Çoğu hastalık yoksulluktan sonuçlanır.
Before meeting him, Pizzaro hid many of his men and guns near the town.
- Onunla karşılaşmadan önce, Pizzaro adamlarının ve silahlarının çoğunu kasaba yakınında sakladı.
Success depends mostly on effort.
- Başarı çoğunlukla çabaya bağlıdır.
The audience was mostly businessmen.
- Seyirci çoğunlukla iş adamlarıydı.
He spent most of the time at his summer home.
- O, zamanın çoğunu yazlık evinde geçirdi.
My father's little library consisted chiefly of books on polemic divinity, most of which I read.
- Babamın küçük kütüphanesi çoğu polemik tanrılığı içeren kitaplardan oluşuyordu, onların çoğunu okudum. esas oluşuyordu.
The audience consisted mainly of students.
- Dinleyiciler çoğunlukla öğrencilerden oluşuyordu.
That company deals mainly in imported goods.
- O şirket çoğunlukla ithal mallar işiyle ilgilenir.
Humility often gains more than pride.
- Alçak gönüllülük çoğunlukla kibirden daha çok yükseltir.
People often tell me more than I want to know.
- İnsanlar çoğunlukla bana bilmek istediğimden daha fazlasını söylüyor.