She took the tablecloths to the laundry.
- O, masa örtülerini çamaşırhaneye götürdü.
I hung the laundry out to dry last night and by morning it had frozen hard as a rock.
- Dün gece kurutmak için çamaşırı dışarı astım ve sabaha kadar kaya gibi donmuştu.
Is there a washing machine in the house?
- Evde bir çamaşır makinesi var mı ?
How do you find your washing-machine? Not so bad.
- Çamaşır makineni nasıl buluyorsun? O kadar kötü değil.
Don't wash your dirty linen in public.
- Kirli çamaşırlarını ortaya dökme.
Tom washes clothes at least once a week.
- Tom en azından haftada bir kez çamaşırları yıkar.
Tom stripped off his dirty clothes and threw them into the washing machine.
- Tom kirli elbiselerini çıkardı ve onları çamaşır makinesine attı.
I put the rest of your clothes in the laundry.
- Elbiselerinin geriye kalanını çamaşırhaneye koydum.
Tom washes clothes at least once a week.
- Tom en azından haftada bir kez çamaşırları yıkar.
Don't mix ammonia and bleach together.
- Amonyak ve çamaşır suyunu birlikte karıştırma.
It smells like bleach.
- Bu, çamaşır suyu gibi kokuyor.
Tom hung the three pairs of wet jeans on the clothesline.
- Tom çamaşır ipine üç çift ıslak kot astı.
Tom helped Mary hang the clothes on the clothesline.
- Tom Mary'nin giysileri çamaşır ipine asmasına yardım etti.
We bought a new washer.
- Yeni bir çamaşır makinesi aldık.
This washer is so quiet that you could put it in your bedroom.
- Bu çamaşır makinesi o kadar sessiz ki onu yatak odana koyabilirsin.
Mary washes her laundry by hand on a washboard.
- Mary çamaşırını çamaşır yıkama tahtasında elle yıkar.
It's possible that Tom was able to convince Mary to do his laundry for him.
- Tom'un Mary'yi çamaşırlarını onun için yıkaması konusunda ikna edebilmesi mümkündür.
I need to pick up the laundry.
- Çamaşırları almam lâzım.