Send me the best employees that money can buy. Money is no object.
- Bana paranın satın alabileceği en iyi çalışanları gönder. Para sorun değil.
Tom doesn't know how to treat his employees properly.
- Tom çalışanlarına düzgün bir şekilde nasıl davranacağını bilmiyor.
I am an office worker.
- Ben bir ofis çalışanıyım.
If you want your workers to be happy, you need to pay them a decent wage.
- Çalışanlarınızın mutlu olmasını istiyorsanız, onlara yeterli bir ücret ödemelisiniz.
He's an advocate of barefoot running.
- O yalınayak çalışan bir avukat.
The girl running over there is my sister.
- Orada çalışan kız kız kardeşimdir.
On Friday evenings, a group of us with spouses working overseas meet at Chuck's Bar and Grill.
- Cuma akşamları, deniz aşırı ülkelerde eşleriyle birlikte çalışan bir grubumuz Chuck's Bar and Grill'de buluşurlar.
Working men drank hard apple cider.
- Çalışan erkekler sert elma şırası içtiler.