Определение (music) в Английский Язык Турецкий язык словарь
- music
 -  {i} müzik 
Klasik müzik dinlemeyi severim.
 - I like to listen to classical music.
Müzik evrensel bir dildir.
 - Music is a universal language.
 - court music
 - Saray müziği, klasik müzik 
 - face the music
 -  (Fiili Deyim ) yaptığının sonucuna katlanmak
 - influence of music
 - müziğin etkisi 
 - instrumental music
 -  (Muzik) çalgı müziği
 - keen on music
 - müziksever 
 - modern music
 -  (Muzik) çağdaş müzik
 - music
 - partisyon 
 - music appreciation
 - müzikte takdir 
 - music appreciation
 -  (Eğitim) müzik anlayışı
 - music cd
 -  (Bilgisayar) müzik cd
 - music cd
 -  (Bilgisayar) müzik cd'si
 - music files
 -  (Bilgisayar) müzik dosyaları
 - music genre
 - müzik türü 
 - music industry
 - müzik endüstrisi 
 - music lessons
 -  (Bilgisayar) müzik dersleri
 - music master
 -  (Muzik) müzik öğretmeni
 - music notes
 -  (Bilgisayar) müzik notaları
 - music player
 - müzik çalar 
 - music program
 -  (Bilgisayar) müzik programı
 - music room
 - müzik odası 
 - music set
 - set 
 - music stool
 -  (Muzik) piyano sandalyesi
 - music taste
 - müzik zevki 
 - music theory
 - müzik teorisi 
Tom müzik teorisi okudu.
 - Tom studied music theory.
 - music therapy
 - müzik tedavisi 
 - play music
 - çalgı çalmak 
 - rock music
 - rock müzik 
 - rock music
 - rak 
 - shared music
 -  (Bilgisayar) paylaşılan müzik
 - sheet music
 -  (Muzik) ciltlenmemiş notalar
 - sufi music
 - tasavvuf müziği 
 - taste in music
 - müzik zevki 
 - teacher of music
 - müzikçi 
 - turkish art music
 -  (Muzik) türk sanat müziği
 - turkish folk music
 -  (Muzik) türk halk müziği
 - chamber music
 - oda müziği 
 - church music
 - kilise müziği 
 - classical music
 - klasik müzik 
 - compose music
 - bestelemek 
 - country music
 - country müzik 
Genellikle country müzikten hoşlanmam.
 - Generally I don't like country music.
Tom bir country müzik efsanesidir.
 - Tom is a country music legend.
 - country music
 - kantri müzik 
Tom kantri müzik yapmaya başlamadan önce bir caz gitaristiydi.
 - Tom was a jazz guitarist before he started playing country music.
 - danceroom music
 - dans salonu müziği 
 - department of music
 - müzik bölümü 
 - electronic music
 - çıncalık müzik 
 - face the music
 - sonucuna katlanmak 
 - face the music
 - ceremeyi çekmek 
 - folk music
 - halk müziği 
1960'larda halk müziği çok popülerdi.
 - In the 1960s, folk music was very popular.
Halk müziğiyle çok ilgileniyorum.
 - I'm very interested in folk music.
 - live music
 - canlı müzik 
 - marching music
 - marş 
 - martial music
 - savaş şarkısı 
 - music
 - makam 
 - music
 - nota 
Nota okumayı öğrenmek ne kadar zor?
 - How hard is it to learn to read music?
Müzik notalar arasındaki sessizliktir.
 - Music is the silence between the notes.
 - music box
 - laterna 
 - music box
 - müzik kutusu 
Halam benim ona İtalya'dan bir müzik kutusu almamı istedi.
 - My aunt asked me to buy her a music box from Italy.
Benim için büyük zevk, Mary bana Boston'dan bir hediye olarak bir müzik kutusu getirdi.
 - Much to my delight, Mary brought me a music box from Boston as a gift.
 - music department
 - müzik bölümü 
 - music director
 - müzik yönetmeni 
 - music drama
 - müzikli dram 
 - music hall
 - çalgılı ve içkili gazino 
 - music hall
 - müzikhol 
 - music lesson
 - müzik dersi 
 - music school
 - müzik okulu 
Tom Boston'da bir müzik okulu açtı.
 - Tom opened a music school in Boston.
Şarkı derslerimiz için, yolun karşısındaki müzik okuluna giderdik.
 - For our singing lessons, we would go to the music school across the road.
 - music set
 - müzik seti 
 - music stand
 - nota sehpası 
 - music stool
 - piyano iskemlesi 
 - music teacher
 - müzik öğretmeni 
 - polyphonic music
 - çoksesli müzik 
 - polyphonic music
 - polifonik müzik 
 - popular music
 - popüler müzik 
Tom modern popüler müzik hakkında oldukça bilgili.
 - Tom is quite knowledgeable about modern popular music.
Genç insanlar popüler müzikten hoşlanır.
 - Young people like popular music.
 - religious music
 - dini müzik 
O, dini müzik dinler.
 - She listens to religious music.
 - school of music
 - müzik okulu 
 - serious music
 - ciddi müzik 
 - symphonic music
 - senfonik müzik 
 - academy of music
 - müzik akademisi 
 - art music
 - sanat müziği 
 - becoming less or smaller music
 - daha az veya daha küçük müzik olma 
 - composing music
 - müzik yazmak 
 - country music
 - Amerikan folk müziği 
Senin favori Amerikan folk müziği sanatçın kim?
 - Who's your favorite country musician?
Amerikan folk müziğini severim.
 - I like country music.
 - dance music
 - dans müziği 
O bir dans müziği plağı aldı.
 - She has bought a record of dance music.
 - dictionary of music
 - müzik sözlüğü 
 - early music
 -  (Muzik) Avrupa klasik müziği
 - early music
 -  (Muzik) Rönesans ve erken barok döneminin kendine özgü çalgılarıyla icra edilen müzüği
 - experimental music
 - deneysel müzik 
 - festivals of music
 - müzik festivalleri 
 - folk music
 -  (Muzik) (Veya traditional music) Halk müziği
 - fourth tone of a scale (music)
 - Bir ölçek (müzik dördüncü tonu) 
 - function of music
 - müzik işlevi 
 - go in for music
 - müzik için gitmek 
 - good ear for music
 - iyi bir müzik kulağı 
 - listen to music
 - Müzik dinlemek 
 - listening to music
 - müzik dinleme 
 - make music
 - Müzik mi 
 - marching music
 - mars 
 - marching music
 - müzik yürüyüş 
 - mood music
 - mood müzik 
 - music and effects track
 - müzik ve efekt bandı, sözsüz ses kuşağı 
 - music band
 - Müzik grubu 
 - music by ...
 - Müzik:  
 - music centre
 - müzik seti 
 - music engraving
 - müzik oyma 
 - music fest
 - müzik ziyafeti 
 - music library
 - müzik kütüphanesi 
 - music master
 - müzik ustası 
 - music on hold
 - beklemede müzik 
 - music paper
 - nota kâğıdı 
 - music scene
 - müzik dünyasında 
 - music to my ears
 -  (deyim) Tam duymak istediğim şey! Güzel haber! 
When I heard the news it was music to my ears. It was exactly what I wanted to hear.
 - music-hall
 - tiyatro - vodvil 
 - music-hall
 - müzik - müzikhol, içkili ve çalgılı gazino 
 - oriental music
 - oryantal müzik 
 - piece of music
 - müzik parçası 
 - rap music
 -  (Muzik) Rep müzik
 - sacred music
 - kutsal müzik 
 - scenic music
 - doğal müzik 
 - set something to music
 - bestelemek 
 - set to music
 - bestelemek 
 - the sound of music
 - müzik sesi 
 - theatre of recorded music
 - tiyatro kayıtlı müzik 
 - to face the music
 - müzik yüz 
 - to play music
 - müzik çalmak için 
 - to play rock music
 - rock müzik çalmak için 
 - treatment by the use of music
 - müzik kullanımı ile tedavi 
 - turkish art music
 - Türk sanat müziği, Türk sanat mûsîkisi 
 - vocal music
 - vokal müzik