I'm travelling alone.
- Yalnız yolculuk ediyorum.
Travelling is easy these days.
- Yolculuk etmek bugünlerde kolaydır.
Seeing that movie is something like taking a trip to India.
- Filmi izlemek Hindistan'a bir yolculuk yapmak gibi bir şeydir.
She is contemplating a trip.
- O bir yolculuk düşünüyor.
The long voyage was a trial for us.
- Uzun yolculuk bizim için çok zahmetli geçti.
I wish you a pleasant voyage.
- Sana hoş bir yolculuk diliyorum.
I made a long journey last year.
- Geçen yıl uzun bir yolculuk yaptım.
He made a journey to Paris.
- O, Paris'e bir yolculuk yaptı.
Time travel is possible.
- Zamanda yolculuk mümkündür.
Steve told me the tale of his travels.
- Steve bana yolculuklarının hikayesini anlattı.
Congratulations! You just won a free cruise to the Bahamas!
- Tebrik ederiz! Bahamalar'a ücretsiz yolculuk kazandınız!
Gemiyle yolculuk yapmayı severim.
- Gemiyle yolculuk yapmayı seviyorum.
Bu gemi okyanus yolculuğu için uygun değil.
- Bu gemi okyanuslarda yolculuk yapmak için uygun değil.