Only four horses competed in the race.
- Sadece dört at yarışta yarıştı.
I am training hard so that I may win the race.
- Ben, yarışı kazanabilirim diye sıkı eğitim yapıyorum.
What's your favorite racing game?
- Gözde yarış oyunun nedir?
He knows better than to spend all his money on horse racing.
- Bütün parasını at yarışına harcamayacak kadar akıllı.
Having run the race, Jane had two glasses of barley tea.
- Yarışı koştuktan sonra, Jane iki bardak arpa çayı içti.
She was strong enough to run a 10-mile race.
- 10 millik bir yarışı koşmak için yeterince güçlüydü.
Ten teams competed for the prize.
- On takım ödül için yarıştı.
A fast child may win the race, but even a slow child can compete.
- Hızlı bir çocuk yarışı kazanabilir fakat yavaş bir çocuk bile yarışabilir.
The wrestler had his right leg broken in a bout.
- Bir yarışmada güreşçinin sağ bacağı kırıldı.
We can't compete with that.
- Biz onunla yarışamayız.
Nobody can compete with that.
- Hiç kimse onunla yarışamaz.
He wants to participate in the contest.
- O, yarışmaya katılmak istiyor.
Many students took part in the contest.
- Çok sayıda öğrenci yarışmaya katıldı.
This is a public street, not a racetrack.
- Bu bir kamu sokağı, bir yarış pisti değil.
I never bet on horse races.
- At yarışlarında asla bahse girmedim.
I heard, that you are great in long distance races.
- Duydum ki sen uzun mesafeli yarışlarda mükemmelsin.