yönetir

listen to the pronunciation of yönetir
Турецкий язык - Английский Язык

Определение yönetir в Турецкий язык Английский Язык словарь

yönet
manage

Your success depends a lot on how your manager and other people in the office perceive you. - Sizin başarınız daha çok sizin yöneticinizin ve bürodaki diğer insanların sizi nasıl algıladığına bağlıdır.

The owners appointed him manager. - Sahipler, onu yönetici olarak atadılar.

yönet
{f} governing

Inertia is an important governing law. - Atalet önemli bir yönetim yasasıdır.

yönet
{f} mastermind

Tom masterminded his father's death. - Tom babasının ölümünü yönetiyor.

yönet
{f} conduct

Mary conducted the orchestra using a baton. - Mary bir baton kullanarak orkestrayı yönetti.

I think Griffith conducts the orchestra brilliantly. - Griffith'in orkestrayı dahice yönettiğini düşünüyorum.

yönet
{f} rule

It is love that rules the world. - Dünyayı yöneten aşktır.

Spain ruled Cuba at that time. - İspanya o zaman Kübayı yönetti.

yönet
administrate
yönet
{f} ruling

Fight back against the oppression of the ruling elite. - Yöneten seçkinlerin zulmüne karşı direnin.

yönet
administer

The priest administered Extreme Unction. - Rahip kutsal yağ sürme ayinini yönetti.

The mayor administers the affairs of the city. - Belediye başkanı kent işlerini yönetir.

yönet
govern

India was governed by Great Britain for many years. - Hindistan uzun yıllardır Birleşik Krallık tarafından yönetildi.

The austerity measures that many city governments have implemented are hugely unpopular. - Pek çok kent yöneticilerinin uyguladığı kemer sıkma politikası son derece sevimsizdir.

yönet
{f} managing

How are other people managing? - Diğer insanlar nasıl yönetiyor?

Tom is now managing the business for his father. - Tom artık babası için işletmeyi yönetiyor.

yönet
regiment
yönet
direct

Everyone has the right to take part in the government of his country, directly or through freely chosen representatives. - Her şahıs, doğrudan doğruya veya serbestçe seçilmiş temsilciler vasıtasıyla, memleketin kamu işleri yönetimine katılmak hakkını haizdir.

We've flattered the director's vanity. - Biz yöneticinin kibrini pohpohladık.

yönet
captain
yönet
directed

The boss directed his men to finish it quickly. - Patron onu çabuk bitirmeleri için adamlarını yönetti.

In the year 1808, he directed an orchestra in Bamberg. - 1808yılında Bamberg'te bir orkestra yönetti.