Определение worthwhile. в Английский Язык Турецкий язык словарь
- değerli
- {s} zaman harcamaya değer; zahmete değer; yararlı, faydalı
- sıkıntıya girmeye değer
- değer
Bence Tom'un yaptığı zahmete değer.
-I think what Tom is doing is worthwhile.
İnsanları mutlu eden şeyin ne olduğunu düşünmeye değer.
-It is worthwhile considering what it is that makes people happy.
- yararlı
Tom yararlı bir şey söylemedi.
-Tom didn't say anything worthwhile.
Bence o yapılması yararlı bir şey.
-I think it's a worthwhile thing to do.
- harcanan emeğe değer
- yapmaya değer
- zaman harcamaya değer
Bunun zaman harcamaya değer olduğunu düşünüyor musun? Öyle olduğunu sanmıyorum.
-Do you think it's worthwhile? I don't think so.
Yaptığım şeyin zaman harcamaya değer olduğunu düşünüyorum.
-I think what I'm doing is worthwhile.
- (Mukavele) değerli, faydalı, dişe dokunur, zahmetine değer
- {s} zamana değer
Bu kitabı okumak gerçekten zamana değerdi.
-Reading this book was really worthwhile.
- uğraşmaya değer
Tatlı suyun pahalı olduğu yerde suyu tuzdan arındırmak uğraşmaya değer.
-Desalination of water is worthwhile where fresh water is expensive.
- zahmetine değer
- dişe dokunur
- zahmete değer
Определение worthwhile. в Английский Язык Английский Язык словарь
- sufficiently valuable to justify the investment of time or interest; "a worthwhile book
- Good and important enough to spend time, effort, or money on
- {s} rewarding, beneficial, profitable
- If something is worthwhile, it is enjoyable or useful, and worth the time, money, or effort that is spent on it. The President's trip to Washington this week seems to have been worthwhile It might be worthwhile to consider your attitude to an insurance policy. if something is worthwhile, it is important or useful, or you gain something from it
- sufficiently valuable to justify the investment of time or interest; "a worthwhile book"