Tom üniversiteye gitseydi daha varlıklı olup olmayacağını merak etmekten kendini alamıyor.
- Tom can't help wondering whether he would have been better off if he had gone to college.
Tom, Mary'nin fikrini niçin değiştirdiğini merak etmekten kendini alamıyor.
- Tom can't help wondering why Mary changed her mind.
Harika hediye için teşekkürler.
- Thank you for the wonderful gift.
Böyle harika bir günbatımı hiç görmemiştim.
- I've never seen such a wonderful sunset.
Bu gece mükemmel dans ettin.
- You danced wonderfully tonight.
Cihazı çalıştırmak mükemmelce basittir.
- The appliance is wonderfully simple to operate.
Düğünümüzde söyleyebilsen şahane oldurdu.
- It would be wonderful if you could sing at our wedding.
Hapiste olmaman bir mucize.
- It's a wonder you're not in jail.
Onun hâlâ hayatta olması bir mucize.
- It's a wonder that she's still alive.
Sadece bir şaşkınlık şimdi bize yardımcı olabilir.
- Only a wonder can help us now.
O şaşkınlıkla etrafına bakındı.
- She looked around in wonder.
Şaşırmak, merak etmek, anlamaya başlamaktır.
- To be surprised, to wonder, is to begin to understand.
Onların hâlâ uyanık olması şaşılacak şey.
- It's a wonder they're still awake.
Alaaddin harika bir lamba buldu.
- Aladin found a wonderful lamp.
Alaaddin sihirli bir lamba buldu.
- Aladin found a wonderful lamp.
O bana en harikulade hediyeyi verdi.
- He gave me the most wonderful present.
He is massively corrupt. It is wonderful how the man's popularity survives.
They served a wonderful six-course meal.
Too much of a good thing is wonderful.
- Too much of a good thing is wonderful!
What a wonderful family.
- What a wonderful family!
... There's a wonderful movie called "The Horse's Mouth," in ...
... So I guess what I would say is I'm doing wonderful now ...