Kadın bir portakal yiyor.
 - The woman eats an orange.
Afedersiniz, bu kadın kim?
 - Excuse me, who is this woman?
Sanırım, o kadın onun karısıdır.
 - That woman is his wife, I think.
Hiç hak etmediği, harika bir kadın olan karısından bıkmıştı.
 - He was bored with his wife, an excellent woman he didn't deserve.
Kadın olmak zordur. Erkek gibi düşünmeyi, hanımefendi gibi davranmayı, genç kız gibi görünmeyi ve de eşek gibi çalışmayı gerektirir.
 - It's hard to be a woman. One must think like a man, act like a lady, look like a girl, and work like a horse.
Şu kadını görüyor musun? O benim eşim.
 - Do you see that woman? She's my wife.
Eşim Lidia güzel, akıllı bir bayandır.
 - My wife Lidia is a beautiful, clever woman.
Bu mektup yaşlı bayanadır.
 - This letter is to the old woman.
Kadın olmak zordur. Erkek gibi düşünmeyi, hanımefendi gibi davranmayı, genç kız gibi görünmeyi ve de eşek gibi çalışmayı gerektirir.
 - It's hard to be a woman. One must think like a man, act like a lady, look like a girl, and work like a horse.
Ev kadınların dünyasıdır, dünya erkeklerin evidir.
 - The home is the woman's world, the world is the man's home.