Tatoeba'ya yüzlerce cümle yazmak isterdim ama yapmam gereken şeyler var.
- I would love to write hundreds of sentences on Tatoeba, but I've got things to do.
Batman hakkında bilmeniz gereken şey, onun süper kahraman olmasıdır.
- The thing you have to know about Batman is, he's a superhero.
Bunlar senin eşyaların mı?
- Are these your things?
Kimse eşyanın nasıl yapıldığını açıklayamadı.
- Nobody could explain how the thing was made.
Bütün bu şeyi planlayan kişi sen miydin?
- Were you the one who planned this whole thing?
Bir kişinin hayatı geçici bir şeydir.
- The life of a person is a transient thing.
Biz olaylara kızmamalıyız: onlar hiç umursamıyor.
- We must not get angry at things: they don't care at all.
Biz zengin ya da fakir olup olmadığımıza göre, olayları farklı görürüz.
- We see things differently, according to whether we are rich or poor.
Yeryüzündeki tüm canlılar karbon içerirler.
- All living things on Earth contain carbon.
Canlılar hücrelerden oluşur.
- Living things are made from cells.
Ben nesneleri sınıflandırmada iyi değilim.
- I'm not good at classifying things.
Tom'un yolculuğu sırasında yanına alacağı şeylerin listesinde ilk nesne cep telefonu şarjıydı.
- The first item on Tom's list of things to take with him on his trip is his mobile phone recharger.
Yapmanıza ihtiyaç duyduğum bir şey daha var.
- There's one more thing I need you to do.
İhtiyaç duymadığım pek çok şeyim var.
- I have so many things I don't need.
Çeşitli şeyler hakkında konuştuk.
- We talked about various things.
Öyle şeyler konusunda bilgim yok.
- I don't know about things like that.
Kimse bir defada iki şeyi yapamaz.
- Nobody can do two things at once.
Tom başka hiç kimsenin yapmak istediği her şeyi yapmak için gönüllüydü.
- Tom volunteered to do all the things no one else wanted to do.