Tom'un otomattan bir içecek satın almak için yeterli bozuk parası yoktu.
- Tom didn't have enough change to buy a drink from the vending machine.
Tom Japonya'yı ziyaret ettiğinde her yerde otomatik satış makinaları gördü.
- Tom saw vending machines everywhere when he visited Japan.
Arabayı satmaya karar verdi.
- He decided to sell the car.
Satıcı bir araba satmak istiyor.
- The dealer wants to sell a car.
Oyuncak satıcısı çok samimiydi.
- The toy seller was very friendly.
O oyuncak çok satılıyor.
- That toy is selling like hot cakes.