He looks wealthy, but actually he's not.
- O varlıklı görünüyor fakat aslında değil.
He is wealthy in appearance but not in reality.
- O görünüşte varlıklı fakat gerçekte değildir.
Many people these days are asset-rich but time-poor.
- Birçok kişi bugünlerde varlık açısından zengin ama zaman açısından fakir.
This financial audit also includes an evaluation of the company's assets.
- Bu mali denetim, aynı zamanda şirketin varlıklarının bir değerlendirmesini içerir.
Why are women such bothersome creatures?
- Kadınlar niçin böyle can sıkıcı varlıklardır.
Most creatures in the sea are affected by pollution.
- Denizdeki varlıkların çoğu kirlilikten etkilendi.
She lives on another plane of existence.
- O, başka bir varlık düzleminde yaşıyor.
Senin varlığın benim yaşama sevincim - Your presence in my life is a source of joy.
He wrote the article Exobiological Presence in Alpha Centauri.
- O Alfa Centauri'deki egzobiyolojik varlık makalesini yazdı.
Sami left all of his possessions behind.
- Sami bütün varlıklarını geride bıraktı.
Tom put all of his assets in a blind trust.
- Tom tüm mal varlığını bir kayyuma devretti.
He has over a million dollars in assets.
- Bir milyon doların üzerinde mal varlığı var.
Layla's life as a wealthy lady was a mirage.
- Varlıklı bir bayan olarak Leyla'nın yaşamı bir seraptı.
Let's respect the animals, because they are sentient beings.
- Hayvanlara saygı gösterelim çünkü onlar duyarlı varlıklardır.
Human as a biological being belongs to the animal world.
- Biyolojik bir varlık olarak insan hayvan dünyasına aittir.
He is none the happier for his wealth.
- O, mal varlığından memnun değil.
Sami left all of his possessions behind.
- Sami bütün varlıklarını geride bıraktı.