Bu belirsizlik katlanılmazdır.
 - This uncertainty is unbearable.
Bileşik kırığın ağrısı neredeyse katlanılmazdı.
 - The pain of the compound fracture was almost unbearable.
Mary ne kadar yaşlanırsa o kadar çekilmez olur.
 - The older Mary gets, the more unbearable she becomes.
Mizah olmadan hayat çekilmez olurdu. Bu sevgi için de geçerlidir.
 - Life without humor would be unbearable. This applies to love as well.
Bazı çocuklar dayanılmaz baskıdan kaçmak için intihara başvuruyorlar.
 - Some children resort to suicide in order to escape from unbearable pressure.
Bu sıcaklık dayanılmaz.
 - This heat is unbearable.