Bütün bu dertleri başına açtığım için üzgünüm.
- I'm sorry to cause you all this trouble.
O her zaman başı dertte olan insanlara yardım etmeye hazırdı.
- She was always willing to help people in trouble.
Yeni hükümetin malî sorunları var.
- The new government has financial troubles.
Zenginlerin fakirler kadar sorunu vardır.
- The rich have trouble as well as the poor.
Benim her zaman başım belada.
- I am forever in trouble.
O pastayı yediysen başın belada!
- You're in trouble if you ate that cake!
O, arkadaşını havaalanında karşılama zahmetine katlandı.
- She took the trouble to meet her friend at the airport.
Zavallı adama yardımcı olmak için zahmete girdi.
- He took the trouble to assist the poor man.
Benim her zaman başım belada.
- I am forever in trouble.
Başınız belada olduğu zaman, bana güvenebilirsiniz.
- When you are in trouble, you can count on me.
Kesinlikle sıkıntılarımız olacak.
- We'll have troubles for sure.
Bana daha fazla sıkıntı verme.
- Don't give me any more trouble.
İşle ilgili biraz sorunum var.
- I had some trouble with the work.
Tom'un olacağını düşündüğü kadar çok bir iş bulma sorunu olmadı.
- Tom didn't have as much trouble finding a job as he thought he would.
O, burada karışıklık çıkarmaya çalışıyor.
- He's here trying to stir up trouble.
Onlar bize çok az sıkıntı verdi.
- They gave us very little trouble.
Kesinlikle sıkıntılarımız olacak.
- We'll have troubles for sure.
Jamal tehlikeli bir haydut. Her zaman başı beladadır.
- Jamal is a dangerous thug. He always gets in trouble.
Tom asla onun hayatında bir problem içinde olmadı.
- Tom has never been in trouble in his life.
Uyumada problem yaşıyor musun?
- Do you have trouble sleeping?
Tom arkadaş edinmede zorluk çekiyordu.
- Tom had trouble making friends.
Nefes almada zorluk çekiyorum.
- I've been having trouble breathing.
Köpeğimi hangi marka köpek yiyeceği ile besleyeceğime karar vermede güçlük çekiyorum.
- I had trouble deciding which brand of dog food to feed my dog.
Onun ofisini bulmakta güçlük çekmedim.
- I had no trouble finding his office.
Her zor durumda olduğunda o yanında oldu.
- She stood by him whenever he was in trouble.
Başınız belada olduğu zaman, bana güvenebilirsiniz.
- When you are in trouble, you can count on me.
O pastayı yediysen başın belada!
- You're in trouble if you ate that cake!
O bela aramak için geldi.
- He came to look for trouble.
Tom bela aramak için bugün buraya geldi.
- Tom came here today looking for trouble.