Parayı kızına devretti.
- Sie überschrieb das Geld ihrer Tochter.
İki kızımız ve iki oğlumuz var.
- Wir haben zwei Töchter und zwei Söhne.
Dul bir kadın ve bir kız evlat bırakıyor.
- He leaves a widow and a daughter.
Tom her zaman bir kız evlat istedi.
- Tom always wanted a daughter.
Tom her zaman bir kız evlat istedi.
- Tom always wanted a daughter.
Dul bir kadın ve bir kız evlat bırakıyor.
- He leaves a widow and a daughter.
Kızınız bir uyuşturucu bağımlısı.
- Your daughter is a drug addict.
Mary onun kızına bağırmakla ilgili kendini suçlu hissetti.
- Mary felt guilty about yelling at her daughter.
Sami'nin kendi kızı ile ensest ilişkisi vardı.
- Sami has had an incestuous relationship with his daughter.
Kızını görmek için çok sabırsızdı.
- He was impatient to see his daughter.
Kızı onunla her yere gitmeye hevesli.
- His daughter is eager to go with him anywhere.
Truth is time's daughter.
- Wahrheit ist eine Tochter der Zeit.
I can tell that you're a daughter who cares much for your parents.
- Ich kann sagen, dass du eine Tochter bist, die sehr für deine Eltern sorgt.