Ben ikinci el kitapçılarda ve ikinci el giyim dükkanlarında alışveriş yapmayı severim.
- I like shopping in used-book stores and in used-clothing shops.
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- She promised to meet her at the coffee shop.
Bu mağaza sadece geri dönüştürülmüş kâğıt kullanır.
- This shop uses only recycled paper.
Burada çok az mağaza var ve sinema da korkunç.
- There are very few shops and the cinema is awful.
Delia'nın onlara allerjisi olduğu için bu yemek tarifinden fındıkları çıkarttım.
- I've left out the nuts in this recipe because Delia's allergic to them.
O, onlara karşı çok nazikti.
- He was very kind to them.
Ne alışveriş etmek ne de anneme hoşça kal demek için zamanım vardı.
- I had neither the time to go shopping, nor to say goodbye to my mother.
Alışveriş etmek için şehir merkezine gidiyoruz.
- We're going downtown to go shopping.
Elektronik terazideki bir arıza nedeniyle yetkililer işyerine para cezası verdi.
- The authorities fined the shop because of a disorder in the electronic balance.
Nerede biraz alışveriş yapabilirim?
- Where can I do some shopping?
Ben ikinci el kitapçılarda ve ikinci el giyim dükkanlarında alışveriş yapmayı severim.
- I like shopping in used-book stores and in used-clothing shops.
Annem işten eve gelirken günlük alışverişini yapar.
- My mother does her usual shopping on her way home from work.
Yerel mağazalar turistlerle iyi iş yapar.
- Local shops do good business with tourists.
Her sabah okula giderken o dükkanın önünden geçiyorum.
- I go by that shop every morning on my way to school.
Okuldan sonra bazen mağazada anne babama yardım ederim.
- I sometimes help my parents in the shop after school.
Ben bunu bir hayır kurumu mağazasından aldım.
- I bought it at a thrift shop.
Sen bana göre her şeysin.
- You are everything to me.
O, bana göre üç yıl kıdemli.
- She is senior to me by three years.
Mayuko'yu sana tanıtmama izin ver.
- Allow me to introduce Mayuko to you.
Sana hikayeyi kim anlattı?
- Who told the story to you?
Avukat yeni yasayı bize açıkladı.
- The lawyer explained the new law to us.
Niçin geç kaldığını bize açıklamasını talep ettik.
- We demanded that he explain to us why he was late.
Sami'nin bir araba tamirhanesi var.
- Sami owns an auto body shop.
Bunu tamirhaneye götür.
- Take it to the repair shop.
Birlikte çalıştığım birinin yanında yaşıyorsun
- You live next to somebody I work with.
Çek birine para ödeme yöntemidir.
- A check is a method of paying money to somebody.
Bunu başka birine söyle.
- Tell it to somebody else.
Tom tanımadığı birinin yanında oturdu.
- Tom sat down next to someone he didn't know.
Üzgünüm size yazmam uzun sürdü.
- Sorry it took me so long to write to you.
Siz sadece onu istemek zorundasınız ve o size verilecektir.
- You have only to ask for it and it will be given to you.
Tamir atölyesine gidiyorum.
- I'm going to the repair shop.
Sen telefon ettiğinde ben sadece alışverişe çıkmak üzereydim.
- I was just about to go out shopping when you telephoned.
Tom Mary ile birlikte alışveriş yapmaktan nefret ediyor.
- Tom hates shopping with Mary.
New York'ta Fifth Avenue'da alışveriş yapmak istiyorum.
- I'd like to do shopping on Fifth Avenue in New York.
Amerika Birleşik Devletlerinde, hapşırdıklarında birine çok yaşa deriz.
- In the U.S., we say bless you to someone when they sneeze.
Yara izini herhangi birine hiç gösterdin mi?
- Have you ever shown your scar to someone?
Bunun için anahtarınız var mı?
- Do you have the key to this?
Bunun anahtarının nerede olduğunu biliyor musunuz?
- Do you know where the key to this is?
Ona beş dolar ödedim.
- I paid five dollars to him.
Siz de ona önceden söyleyebilirsiniz.
- You may as well say it to him in advance.
Buna alışabildiğimi düşünüyorum.
- I think I could get used to this.
Buna alışkın değilim.
- I'm not used to this.
I went shopping ; he’s shopping for clothes.
... So the shop link at the top takes you directly to Android Market. Android Market, you will ...
... shop around to record labels until I was calling myself ...