Tom Mary'yi gece geç saatte rahatsız etmek istemedi, ama acil bir durumdu.
 - Tom didn't want to disturb Mary so late at night, but it was an emergency.
Onu rahatsız etmek istemedim.
 - I didn't want to disturb her.
Hiçbir şey onu rahatsız etmez.
 - Nothing disturbs her.
Rahatsız etme korkusuyla sizi aramadım.
 - I didn't call on you for fear of disturbing you.
Seni rahatsız ettiğim için üzgünüm.
 - I'm sorry to disturb you.
Başkalarını rahatsız ettiklerini öğrendiklerinde yüksek sesle konuşuyorlardı..
 - They are talking loudly when they know they are disturbing others.
A school of fish disturbed the water.