O okulunu çok seviyor.
 - She likes her school a lot.
Pazar günü okula gitmiyorsun, değil mi?
 - You don't go to school on Sunday, do you?
Hukuk fakültesine gideceğim.
 - I'm going to go to law school.
Tom, hukuk fakültesine gitmeye karar verdi.
 - Tom made up his mind to go to law school.
Her nasılsa, Japon lisem hakkında en fazla fark ettiğim şey öğrenciler tarafından öğretmenlerine gösterilen büyük saygıydı.
 - What I most noticed about my Japanese high school, however, was the great respect shown by students toward their teachers.
Babam, bir lisede İngilizce öğretiyor.
 - My father teaches English at a high school.
Bizim tekne bir balık sürüsünü izledi.
 - Our boat followed a school of fish.
Okul kütüphanemizin bir sürü kitabı var.
 - Our school library has many books.
Bizim tekne bir balık sürüsünü izledi.
 - Our boat followed a school of fish.
Bizim güzel bir okul kütüphanemiz var.
 - We have a nice school library.
Okulun en güzel kızlarından biri olmasına rağmen Mary'nin hiç oğlan arkadaşı yoktu.
 - Mary is one of the prettiest girls in the whole school. Despite that, she's never had a boyfriend.
O eli ağzının üzerinde okul kızlarının yapma tarzına güldü.
 - She laughed the way schoolgirls do, with her hand over her mouth.
Lisedeyken ne tarz müzikten hoşlanırdın?
 - What kind of music did you like when you were in high school?
She took care to school her expression, not giving away any of her feelings.