O konfor içinde yaşamaktadır.
- He lives comfortably.
Favori konfor gıdan nedir?
- What's your favorite comfort food?
Dışarısı ne kadar soğuk olursa olsun, odalar bir rahatlık sıcaklığına kadar ısıtılır.
- No matter how cold it is outside, the rooms are heated to a comfortable temperature.
Ben size rahatlık verebilirim.
- I can give you comfort.
Ben onu telefonda teselli etmek zorunda kaldım.
- I had to console her on the telephone.
Luisa gözyaşlarına boğulduğunda, yalnızca onun en iyi arkadaşı onu teselli etmek için yaklaştı.
- When Luisa broke into tears, only her best friend approached to console her.
İnsanlar rahat mı? Hayır.
- Are people comfortable? No.
Direksiyonun arkasında daha rahat hissediyorum.
- I feel more comfortable behind the wheel.
Konsol veya aksesuarları yüksek sıcaklık, yüksek nem ya da doğrudan güneş ışığına maruz bırakmayın. (5 °C ile 35 °C veya 41°F ile 95°F aralığında sıcaklığa sahip bir ortamda kullanın)
- Do not expose the console or accessories to high temperatures, high humidity or direct sunlight (use in an environment where temperatures range from 5 °C to 35 °C or 41 °F to 95 °F).
Konsolda yanıp sönen bazı kırmızı ışıklar var.
- There are some red lights blinking on the console.
Onun huzurunda asla rahat hissetmem.
- I never feel comfortable in his presence.
Markku Liisa'yı teselli etmek istedi.
- Markku wanted to comfort Liisa.
Tom Mary'yi teselli etmeye çalıştı.
- Tom tried to comfort Mary.
Kumanda panelinin uzun süreli kullanımdan kaçının. Göz yorgunluğunu önlemek için, oyunun her saati boyunca yaklaşık 15 dakikalık bir mola verin.
- Avoid prolonged use of the console. To help prevent eye strain, take a break of about 15 minutes during every hour of play.
Tebdilimekânda ferahlık vardır.
- A change of scenery would provide comfort.
Tom Meryem'i ferahlatmak istedi.
- Tom wanted to comfort Mary.
Bir kadın kızdığında, onu rahatlatmak için ihtiyacın olan tek şey dört küçük öpücüktür.
- When a woman's angry, four little kisses are all you need to comfort her.
Tom Mary'yi rahatlatmak için elinden geleni yapıyor.
- Tom is doing his best to comfort Mary.
Markku Liisa'yı teselli etmek istedi.
- Markku wanted to comfort Liisa.
Tom Mary'yi teselli etmek istedi.
- Tom wanted to comfort Mary.
O ağladı ve ağladı ama hiç kimse onu avutmak için gelmedi.
- She cried and cried, but nobody came to comfort her.
Ben sadece seni rahat ettirmek istedim.
- I only wanted to make you comfortable.
Tom Meryem'i rahat ettirmek istedi.
- Tom wanted to comfort Mary.
Taninna'yı avutamam. O kimseyle konuşmak istemiyor.
- I cannot console Taninna. She doesn't want to talk to anyone.
the comforts of home.
Rob comforted Aaron because he was lost and very sad.
... the course of my presidency, where I've had to comfort families who have lost somebody. ...
... So I sort of take comfort in the journey of ...