O bir sonraki romanı için büyük bir avans aldı.
- She received a large advance for her next novel.
Yönetici ona iki haftalık ücreti avans verdi.
- The manager advanced him two weeks' wages.
Tıp bilimi çarpıcı bir ilerleme gösterdi.
- Medical science has made a dramatic advance.
Japon endüstrisi savaştan beri büyük ilerlemeler kaydetti.
- Japanese industry has made great advances since the war.
Gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelere yardım etmeliler.
- Advanced countries must give aid to developing countries.
Ama kuşkusuz o zaman hiçbir bilimsel gelişme yoktu.
- But undoubtedly there were no scientific advances then.
Mary Tom'un avantajlarını geri çevirdi.
- Mary turned down Tom's advances.
Romancılar ve şairler gibi yazarlar bilimin avantajından çok fazla yararlanıyor gibi görünmüyorlar.
- Writers such as novelists and poets don't seem to benefit much from the advance of science.
Gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelere yardım etmeliler.
- Advanced countries must give aid to developing countries.
Japonya teknolojik olarak, en gelişmiş ülke oluyor.
- Japan is becoming the most advanced country technologically.
Bu ülkenin askerî gücü çok gelişmiştir.
- The military power of this country is very advanced.
Peşin ödemek zorundasın.
- You must pay in advance.
Onu ona peşinen söylemenizde hiçbir sakınca yok.
- You may as well say it to him in advance.
Osteoporoz ileri yaşlarda daha yaygındır ve genellikle menopoz sonrası kadınlar için bir sorundur.
- Osteoporosis is more common in advanced age, and is often a concern for post-menopausal women.
O ileri düzey bir Esperanto dersi alıyor.
- He is taking an advanced course in Esperanto.
Nehire doğru ilerlediler.
- They advanced to the river.
Ordu tepeye kadar ilerledi.
- The army advanced up the hill.
Tıbbi gelişmelere karşın dış gebelik, dünya çapındaki anne ölümlerinin önemli bir nedeni olmaya devam etmektedir.
- Despite medical advances, ectopic pregnancy remains a significant cause of maternal mortality worldwide.
Dan, Linda'nın seksüel önerisini reddetti.
- Dan rejected Linda's sexual advances.
O peşin olarak ödünç para aldı.
- He borrowed the money in advance.
Peşin olarak ödemek zorundayız.
- We have to pay in advance.
Japon endüstrisi savaştan beri büyük ilerlemeler kaydetti.
- Japanese industry has made great advances since the war.
Yine, köktenci ideolojiler büyük tarihsel ilerlemelere karşı çıkarlar.
- Once more, the fundamentalist ideologies oppose to the great historical advances.
The scouts found a site for an advance base.
to advance the price of goods.
to advance an argument.
... trying to hopefully advance their own dreams, but also this country's dreams. Soldiers ...
... I need somebody to advance that mainly for me, if we ...