Köpeği ile yürüyen küçük bir çocuk var.
 - There is a little boy walking with his dog.
Tabiri caizse, o yürüyen bir sözlüktür.
 - He is, so to speak, a walking dictionary.
John ve Mary'nin el ele yürüyüşünü izledim.
 - I watched John and Mary walking hand in hand.
Dün, parktaki yürüyüşten evime giderken bir sağanağa yakalandım.
 - Yesterday I was caught in a shower on my way home from walking in the park.
O uzun mesafe yürümeye alışkın.
 - He is used to walking long distances.
O yalnız yürümeyi sever.
 - She likes walking alone.
O yalnız yürümeyi sever.
 - She likes walking alone.
İstasyondan yürüyerek eve gitmek sadece beş dakika.
 - Walking from the station to the house takes only five minutes.
Engin bilgi sahibi bir adam o; diğer bir ifadeyle ayaklı sözlük gibi.
 - He is a man of great knowledge, that is to say, a walking dictionary.
Ona ayaklı sözlük derler.
 - He is called a walking dictionary.