Kahvaltıdan önce bir yürüyüş canlandırıcıdır.
 - A walk before breakfast is refreshing.
Esperanto canlandırıcı bir şekilde farklı.
 - Esperanto is refreshingly different.
O, ferahlatıcı bir yürüyüş yaptı.
 - He made a refreshing walk.
Ferahlatıcı bir tadı var.
 - It has a refreshing taste.
Bu ferahlatıcı bir değişiklik.
 - This is a refreshing change of pace.
Gökyüzü açık ve rüzgar ferahlatıcı biçimde serin. Dışarıda geçirmek için harika bir gün.
 - The sky is clear and the wind is refreshingly cool. It's a perfect day to spend outdoors.
Yeni Çağ fikirleri geleneksel Hıristiyanlığın ağırbaşlı ortadoksluğu için ferahlatıcı bir alternatiftir.
 - New Age ideas are a refreshing alternative to the staid orthodoxy of traditional Christianity.