Someone made a threat to kill that politician.
 - Birisi o politikacıyı öldürmekle tehdit etti.
The labor unions had been threatening the government with a general strike.
 - İşçi sendikaları hükümeti genel grevle tehdit etmekteydi.
Three men menaced him with knives.
 - Üç adam bıçaklarla onu tehdit etti.
Tom threatened to kill Mary.
 - Tom, Mary'yi öldürmekle tehdit etti.
They threatened to kill me so I gave them up my wallet.
 - Beni öldürmekle tehdit ettiler bu yüzden cüzdanımı onlara verdim.