Why is it okay for boys, but not for girls?
- Neden erkekler için tamam, ama kızlar için değil?
Okay, Tom, you can open your eyes now!
- Tamam, Tom şimdi gözlerini açabilirsin!
Alright, mom, I get it!
- Tamam, anne, bunu anlıyorum!
If you need anything, you can call, alright?
- Herhangi bir şeye ihtiyacın olursa arayabilirsin, tamam mı?
I think it's all right now.
- Sanırım o şimdi tamam.
It must bother you to have taken a bad master. I'm stupid too. So, it's all right.
- Kötü bir öğretmene sahip olmak sizi rahatsız ediyor olmalı. Ben de aptalım. Öyleyse, tamam.
Everybody pulled their socks up, yeah.
- Herkes aklını başına devşirdi, tamam.
Oh yeah, I totally agree.
- Oh evet, ben tamamen katılıyorum.
Yesterday I finished learning Esperanto on Duolingo.
- Dün Duolingo'da Esperanto öğrenmeyi tamamladım.
Yes, you're quite right.
- Evet, sen tamamen haklısın.
We're not totally ready yet.
- Biz henüz tamamen hazır değiliz.
I'm all packed and ready to go.
- Tamamen toparlandım ve gitmeye hazırım.
Tom finished eating all the ice cream that was in the freezer.
- Tom dondurucudaki dondurmayı tamamen bitirdi.
They finished eighty miles' journey.
- Onlar seksen millik yolculuğu tamamladılar.
OK, what would you like advice on?
- Tamam. Bunun üzerine ne tavsiye etmek istersin?
Write me sometime, OK?
- Bir ara bana yaz tamam mı?
He bought the whole nine yards.
- O, dokuz yardın tamamını satın aldı.
The patrol cars cover the whole of the area.
- Devriye arabaları alanının tamamını kapsamaktadır.
Have you finished the papers?
- Belgeleri tamamladın mı?
It is utterly impossible to finish the work within a month.
- Bir ayda işi tamamen bitirmek imkansız.
Her lecture was completely over my head.
- Onun dersi tamamen benim anlamayacağım kadar zor.
He was covered all over with paint.
- O tamamen boyayla kaplanmıştı.
It must bother you to have taken a bad master. I'm stupid too. So, it's all right.
- Kötü bir öğretmene sahip olmak sizi rahatsız ediyor olmalı. Ben de aptalım. Öyleyse, tamam.
I am quite all right now.
- Ben şimdi tamamen iyiyim.
Was nothing done about that?
- Onun hakkında hiçbir şey tamam değil miydi?
All my homework is done.
- Bütün ödevlerim tamam.
OK, we've got a deal.
- Tamam, bir anlaşmamız var.
Sally didn't exactly agree with Bill, but she supported him.
- Sally, Bill'le tamamen aynı fikirde değildi ama onu destekledi.
It isn't totally exact.
- O tamamen kesin değildir.
I think it's all right now.
- Sanırım o şimdi tamam.
It must bother you to have taken a bad master. I'm stupid too. So, it's all right.
- Kötü bir öğretmene sahip olmak sizi rahatsız ediyor olmalı. Ben de aptalım. Öyleyse, tamam.
His family are all very well.
- Onun ailesi tamamen çok iyidir.
I think I can speak French well enough to say pretty much anything I want to say.
- Sanırım söylemek istediğim bir şeyi neredeyse tamamen söylemek için yeterince iyi şekilde Fransızca konuşabilirim.
All the cherry trees in the park are in full bloom.
- Parktaki tüm kiraz ağaçları tamamen çiçek açmış.
Tom is fully aware of the problem.
- Tom tamamen problemin farkında.
You are entirely correct.
- Sen tamamen hatasızsın.
This watch keeps correct time.
- Bu saat tamamen doğrudur.
Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
- Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır.
All is completed with this.
- Hepsi bununla tamamlandı.
I'll hide and you find me. O.K.?
- Saklanacağım ve sen beni bulacaksın. Tamam mı?
You're exactly right, Tom.
- Tamamen haklısın, Tom.
I didn't have to open the letter. I knew exactly what it said.
- Mektubu açmak zorunda değildim. Ne söylediğini tamamen biliyordum.
Was nothing done about that?
- Onun hakkında hiçbir şey tamam değil miydi?
I think our work here is done.
- Sanırım buradaki işimiz tamam.