John laid claim to the painting.
- John tablo üzerinde hak iddia etti.
People came to like her paintings.
- İnsanlar onun tablolarını beğenmek için geldiler.
Mayuko wiped a table with a cloth.
- Mayuko tabloyu bir bezle sildi.
Take this table away.
- Bu tabloyu ortadan kaldır.
The chart illustrates how the body works.
- Tablo vücudun nasıl çalıştığını göstermektedir.
Tom loves charts and graphs.
- Tom tabloları ve grafikleri sever.
This is a picture of one of my paintings.
- Bu benim tablolarımdan birinin resmi.
He painted that picture a while ago.
- O tabloyu bir süre önce yaptı.
I don't clear off your tables.
- Ben senin tablolarını temizlemem.
The teacher caned the children if they misbehaved or were unable to recite their times tables.
- Öğretmen çocukları, yaramazlık ettiklerinde ya da çarpım tablolarını ezbere okuyamadıklarında döverdi.