Reading a book can be compared to making a journey.
- Bir kitap okumak bir seyahat ile kıyaslanabilir.
Life is like a journey.
- Hayat bir seyahate benzer.
Traveling makes people knowledgeable.
- Seyahat, insanları bilgili yapar.
It is considered impossible to travel back to the past.
- Zamanda geçmişe seyahat etmenin imkansız olduğu düşünülüyor.
She is saving her money with a view to taking a trip around the world.
- Dünya seyahatine çıkmak amacıyla parasını biriktiriyor.
Tom is leaving on a trip on Friday.
- Tom cuma günü bir seyahata çıkıyor.
Traveling abroad is now more popular.
- Yurt dışında seyahat şimdi daha popüler.
Traveling abroad is out of the question.
- Yurt dışında seyahat söz konusu değil.
He went on a voyage to America.
- O, Amerika'ya seyahate gitti.
I'm travelling alone.
- Yalnız seyahat ediyorum.
He has a great fancy for travelling.
- Onun seyahat için büyük bir merakı var.
She likes traveling best of all.
- O en çok seyahat etmekten hoşlanır.
I want to travel with you.
- Seninle seyahat etmek istiyorum.
I spent more than three-fourths of my summer holidays traveling.
- Yaz tatillerimin dörtte üçünden daha fazlasını seyahat ederek harcadım.
I want to spend some time traveling.
- Seyahat ederek biraz vakit geçirmek istiyorum.
If I were rich, I'd pass my time in travelling.
- Zengin olsam zamanımı seyahat ederek geçiririm.
He likes travelling abroad by air.
- O, hava yoluyla yurtdışına seyahat etmekten hoşlanıyor.
It seems you enjoy travelling the world.
- Dünyayı seyahat etmekten hoşlanıyor gibi görünüyorsun.
Let's ask a travel agent.
- Bir seyahat acentasına soralım.
The travel agent suggested that we take some traveler's checks with us.
- Seyahat acentası yanımıza bazı seyahat çekleri almamızı önerdi.
Do you like to travel?
- Seyahat etmekten hoşlanır mısınız.
Would you like to travel abroad?
- Yurt dışına seyahat etmek ister misiniz?