He greeted me with a smile.
- O bir tebessümle beni selamladı.
She greeted him cheerfully.
- O, onu neşeyle selamladı.
The people hailed the victory.
- İnsanlar zaferi selamladılar.
Tom saluted the flag.
- Tom bayrağı selamladı.
Tom forgot to salute.
- Tom selamlamayı unuttu.
Greetings from Brazil!
- Brezilya'dan selamlar!
We exchanged greetings.
- Birbirimizi selamladık.
Greetings, old friend!
- Selam, eski arkadaşım!
Greetings from Brazil!
- Brezilya'dan selamlar!
Jessie shook Joseph's hand and greeted him with affection.
- Jessie, Joseph'le tokalaştı ve sevgi ile onu selamladı.
In case you see him, please say hello to him for me.
- Onu görürsen, lütfen benim için ona selam söyle.
And if you see Tom, say hello to him for me.
- Ve Tom'u görürsen, Ona benim için selam söyle.
Please say hello to your wife.
- Lütfen karına selam söyle.
Please give my regards to your father.
- Lütfen babanıza selamlarımı iletin.
My father gives you his regards.
- Babam sana selamını söyledi.
They got up to greet Tom.
- Tom'u selamlamak için ayağa kalktılar.
I want to greet him, too.
- Ben de onu selamlamak istiyorum.
Give my regards to him.
- Ona selamlarımı gönder.
In case you see him, give him my regards.
- Onu görürsen, ona selamlarımı ilet.
Tom forgot to salute.
- Tom selamlamayı unuttu.
I don't salute their flag.
- Ben onların bayraklarını selamlamıyorum.
I don't salute their flag.
- Ben onların bayraklarını selamlamıyorum.
Tom forgot to salute.
- Tom selamlamayı unuttu.
I want to greet him, too.
- Ben de onu selamlamak istiyorum.
They got up to greet her.
- Onlar onu selamlamak için kalktılar.