I have no interest in ordinary people.
- Benim sıradan insanlara hiç ilgim yok.
This isn't any ordinary ability.
- Bu sıradan bir yetenek değildir.
Religion is the metaphysics of the common people.
- Din sıradan insanların metafiziğidir.
The police treated Tom like a common criminal.
- Polis Tom'a sıradan bir suçlu gibi davrandı.
That was a mediocre movie with mediocre actors.
- O sıradan oyuncularla sıradan bir filmdi.
To become popular, you need to be mediocre.
- Popüler olmak için sıradan olmalısın.
I'm just an average guy.
- Ben sadece sıradan bir erkeğim.
Tom is just an average Joe.
- Tom sadece sıradan bir Joe.
These are just routine questions we ask everyone.
- Bunlar sadece herkese sorduğumuz sıradan sorular.
They became acquainted with the routine.
- Sıradan işlerle tanıştılar.
I'm just a regular office worker.
- Ben sadece sıradan bir ofis çalışanıyım.
He always dresses very casually, and doesn't care about color or style.
- O her zaman çok sıradan giyinir ve renk veya stille ilgilenmez.
Tom dressed casually.
- Tom sıradan giyinmişti.
Tom tried to sound casual.
- Tom sıradan görünmeye başladı.
Tom is trying very hard to be casual.
- Tom sıradan olmak için çok çalışıyor.
The women in this film are dressed in a very conventional way.
- Bu filmdeki kadınlar çok sıradan bir şekilde giyinmişler.
We had a dinner of a kind at the cheap restaurant.
- Ucuz bir restoranda sıradan bir akşam yemeği yedik.
Extraordinary things never happen in simple and ordinary ways.
- Olağanüstü şeyler asla basit ve sıradan yollarla gerçekleşmez.
Maria is a very polite, simple girl.
- Maria çok kibar, sıradan bir kız.
A convergent sequence is bounded.
- Yakınsak bir sıra sınırlandırılmıştır.
Auto-destruct sequence was set.
- Otomatik imha sırası kuruldu.
The queue is too long at the ticket office.
- Bilet ofisinde sıra çok uzun.
We queued up for the bus.
- Biz otobüs için sıraya girdik.
The boy sitting on the bench is Tom.
- Sırada oturan oğlan Tom'dur.
There is a bench in front of the train station.
- Tren istasyonunu önünde bir sıra var.
His rank isn't high enough for that position.
- Sıralaması bu pozisyon için yeterince yüksek değil.
He ranked fourth on a total of 56 runners.
- O, toplam 56 koşucu arasında dördüncü sırada yer aldı.
Mr Miyake showed me lots of places during my stay in Kurashiki.
- Bay Miyake Kurashiki'de kaldığım sırada bana bir sürü yer gösterdi.
I broke my leg in two places during a skiing mishap.
- Ben, bir kayak kazası sırasında iki yerden bacağımı kırdım.
Tom asked Mary to see about getting front row seats at the Lady Gaga concert.
- Tom Mary'den Lady Gaga konserinde ön sıra koltuklardan almanın bir yolunu bulmasını istedi.
Tom sat in the front row.
- Tom ön sıraya oturdu.
Line up and walk to the door in order.
- Sıraya gir ve kapıya doğru düzenli olarak yürü.
Tickets will be allotted in order of application.
- Biletler başvuru sırasına göre ayrılacak.
You are the next in line for promotion.
- Tanıtım sırasında bir sonraki kişisin.
Jane got too nervous when her turn came, and she blew her lines.
- Jane sırası geldiğinde, ve sırasını kaçırdığında çok sinirlenir.
It was her turn at last.
- Sonunda onun sırasıydı.
It was my turn to clean the room.
- Odayı temizleme sırası benimdi.
They became acquainted with the routine.
- Sıradan işlerle tanıştılar.
Italy has two mountain ranges, the Alps and the Apennines.
- İtalya'nın iki dağ sırası vardır, Alpler ve Apeninler.
Mary is sitting at the desk.
- Mary sırada oturuyor.
A book is lying on the desk.
- Sıranın üzerinde bir kitap duruyor.
Form a straight line!
- Düz bir sıra oluşturun.
Tom pitched six innings.
- Tom altı vuruş sırası fırlattı.
The recent frequency of earthquakes makes us nervous.
- Şu sıralardaki deprem sıklığı bizi endişelendiriyor.
Is it safe to eat raw fish during pregnancy?
- Hamilelik sırasında çiğ balık yemek güvenli midir?
During the morning of March 20, 2015, a total solar eclipse will be visible from the Faroe Islands, located northwest of Scotland, and the Svalbard Islands, located east of Greenland.
- 20 Mart 2015 sabahı sırasında tam güneş tutulması İskoçyanın kuzeybatısında yer alan Faroe adalarından ve Greenland'in doğusunda yer alan Svalbarg adalarından gözle görülebilir olacak.
Poetry consists of the best words arranged in the best order.
- Şiir, en iyi sırada düzenlenmiş en iyi kelimelerden oluşur.
Tom usually sits in the back pew.
- Tom genellikle arka sırada oturur.
Tom pitched six innings.
- Tom altı vuruş sırası fırlattı.
Floods, violent wind storms, droughts, killing frosts, and the problems of air pollution have all, on occasion, influenced modern society.
- Seller, şiddetli rüzgar fırtınaları, kuraklıklar, öldürücü donlar ve hava kirliliği sorunları hepsi,ara sıra, modern toplumu etkilenmiştir.
Occasional showers are possible tomorrow.
- Yarın ara sıra sağanaklar olabilir.
Some countries use ordinal numbers to count millennia, whereas others count them using cardinal numbers.
- Bazı ülkeler bin yıllık dönemi saymak için sıra numaralarını kullanırken, diğerleri asıl sayıları kullanarak sayarlar.
There is a bench in front of the train station.
- Tren istasyonunu önünde bir sıra var.
They discovered a very talented player during summer training.
- Onlar yaz eğitimi sırasında çok yetenekli bir oyuncu keşfettiler.
She sorted the files in alphabetical order.
- O, dosyaları alfabetik olarak sıraladı.
The students walked in a single file.
- Öğrenciler tek sıra halinde yürüdüler.
I got to the bank and luckily didn't have to get in line.
- Bankaya gittim ve neyseki sırayla girmek zorunda kalmadım.
The bank collapsed during the recession.
- Banka ekonomik durgunluk sırasında çöktü.
Having misconceptions of what mathematics is is even more ordinary than not knowing how to spell my name.
- Matematiğin ne olduğu ile ilgili yanılgıların olması ismimi nasıl heceleyeceğinizi bilmediğinizden bile daha sıradandır.