Frankly speaking, his speeches are always dull.
- Açıkçası, onun konuşmaları her zaman sıkıcı.
The coffee enabled me to stay awake during the dull concert.
- Sıkıcı bir konser sırasında, kahve benim uyanık kalmamı sağladı.
Life in a small town is boring.
- Küçük kasabada hayat sıkıcıdır.
I told you the concert was going to be boring. Why didn't you believe me?
- Sana konserin sıkıcı olacağını söyledim. Niçin beni dinlemedin?
They are weary of their tedious work.
- Onlar can sıkıcı işlerinden dolayı bitkindiler.
Waiting for a train is tedious.
- Bir tren beklemek sıkıcı.
The party was perfectly deadly.
- Parti tamamen sıkıcıydı.
You're getting very tiresome.
- Çok sıkıcı oluyorsun.
Your friend is tiresome.
- Arkadaşın can sıkıcı.
He has a very dry sense of humor.
- Onun çok sıkıcı bir mizah duygusu var.
The lecture was as boring as watching paint dry.
- Ders kuru boya izlemek kadar sıkıcıydı.
The silence is oppressive.
- Sessizlik can sıkıcıdır.
The air in this room's very stuffy.
- Bu odadaki hava çok sıkıcı.
Tom likes golf, but Mary thinks it's slow and boring.
- Tom golf sever ama Mary onun yavaş ve sıkıcı olduğunu düşünüyor.
The game was slow, and it was also boring.
- Oyun yavaş ve sıkıcıydı.
He has an irksome personality.
- Onun can sıkıcı bir kişiliği var.
The party was perfectly deadly.
- Parti tamamen sıkıcıydı.
Tom was boring, but Mary wasn't.
- Tom can sıkıcıydı, ancak Mary değildi.
You are really annoying.
- Gerçekten can sıkıcısın.
It's really very annoying.
- Bu gerçekten can sıkıcı.
She finds her parents embarrassing.
- Anne ve babasını can sıkıcı buluyor.
It's an embarrassing question.
- O, can sıkıcı bir soru.
They are weary of their tedious work.
- Onlar can sıkıcı işlerinden dolayı bitkindiler.
Why are women such bothersome creatures?
- Kadınlar niçin böyle can sıkıcı varlıklardır.
It's painful to be rejected.
- Reddedilmek can sıkıcı.
At times, he suffered from a painful headache.
- Zaman zaman can sıkıcı baş ağrısı çekti.