I'm going to ascertain the truth of his statement.
 - Onun sözünün aslını araştıracağım.
I could not believe his statement.
 - Ben onun sözüne inanamadım.
He promised to meet him at the coffee shop.
 - Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
Your stomach won't be full from promises.
 - Miden sözlerden dolu olmayacaktır.
The dictionary contains about half a million words.
 - Sözlük, yaklaşık yarım milyon kelime içeriyor.
He didn't believe Ben's words.
 - O, Ben'in sözlerine inanmadı.
I'll look up the expression in the dictionary.
 - Ben ifadeye sözlükte bakacağım.
Unfortunately, I have a commitment.
 - Ne yazık ki bir sözüm var.
Unfortunately, I had another commitment.
 - Ne yazık ki başka sözüm vardı.
Gentlemen, allow me to say a few words in greeting.
 - Baylar, karşılamada birkaç söz söylemem için bana izin verin.
I have to check and see what the contract says.
 - Sözleşmenin ne dediğini kontrol etmek ve görmek zorundayım.
Have you ever heard the saying: Lying leads to thieving?
 - Sen hiç yalan söyleme hırsızlığa götürür sözünü duydun mu?
As the saying goes: Speech is silver, silence is gold.
 - Atasözünde dendiği gibi; söz gümüşse, sükut altındır.
The pledge to stop smoking cigarettes ranks among the top ten New Year's resolutions year after year.
 - Sigarayı bırakma sözü her yıl ilk on Yeni Yıl kararı arasında yer alıyor.
Tom pledged his support.
 - Tom ona destek sözü verdi.
My remarks were not aimed at you.
 - Sözlerim size yönelik değildi.
His remark was really out of line.
 - Onun sözü gerçekten uygunsuzdu.
According to the terms of the contract, your payment was due on May 31st.
 - Sözleşme şartlarına göre, ödemenizin vadesi 31 Mayısta idi.
The short term contract employees were dismissed without notice.
 - Kısa vadeli sözleşmeli personel haber vermeden işten çıkarıldı.
Let's find sentences with new vocabulary on this topic, add them to the following list: _____; and translate them.
 - Haydi bu konuda yeni sözcük haznesiyle cümleler bulun, yandaki _____ listesine onları ekleyin; ve çevirin.
It's all about sentences. Not words.
 - O, tümüyle cümlelerle ilgilidir. Sözcüklerle değil.
Nobody mentions my country.
 - Hiç kimse ülkemden söz etmiyor.
Mary becomes angry when Tom mentions her weight.
 - Mary, Tom onun ağırlığından söz ettiği zaman sinirlenir.
Tom had a previous engagement.
 - Tom'un bir önceki sözleşmesi vardı.
I'm sorry, but I have a prior engagement.
 - Üzgünüm, fakat önceden verilmiş sözüm var.
She cut in when we were talking.
 - Biz konuşurken sözümüzü kesti.
Don't interrupt me while I am talking.
 - Ben konuşurken sözümü kesme.
You must be faithful to your word.
 - Sözüne sadık olmalısın.
The media got wind of a rumor about his engagement and came quickly.
 - Medyanın onun sözleşmesi ile ilgili bir söylenti rüzgarı vardı ve hızlı geldi.