Rika had a good time singing at the party.
 - Rika, partide şarkı söyleyerek iyi bir zaman geçirdi.
He makes his living by singing.
 - O, şarkı söyleyerek geçimini sağlıyor.
He began by saying that he would not speak very long.
 - O, çok uzun konuşmayacağını söyleyerek başladı.
Tom skipped dinner saying he was too tired to eat.
 - Tom yiyemeyecek kadar çok yorgun olduğunu söyleyerek akşam yemeğini geçiştirdi.
You didn't do a very good job, I said.
 - Çok iyi bir iş yapmadığını söyledim.
I remember what he said.
 - Onun ne söylediğini hatırlıyorum.
At the age of six he had learned to use the typewriter and told the teacher that he did not need to learn to write by hand.
 - Altı yaşında o, daktiloyu kullanmayı öğrendi ve öğretmenine el ile yazmayı öğrenmesine gerek kalmadığını söyledi.
Don't forget what I told you.
 - Sana söylediklerimi unutma.
Please say it in English.
 - Lütfen onu İngilizce olarak söyle.
Some doctors say something to please their patients.
 - Bazı doktorlar hastalarını memnun etmek için bir şeyler söylerler.
I told you that in confidence, so why did you tell Jane about it?
 - Onu sana sır olarak söyledim, öyleyse niçin Jane'e ondan bahsettin?
He hasn't said anything publicly, but in confidence he told me he's getting married.
 - O bana alenen bir şey söylemedi ama sır olarak o bana evleneceğini söyledi.
Tell me which of the two cameras is the better one.
 - İki kameradan hangisinin daha iyi olduğunu bana söyle.
Please tell me your address.
 - Lütfen adresini bana söyle.
It goes without saying that honesty is the key to success.
 - Başarının anahtarı olan dürüstlük söylenilmediği taktirde sürer
He received a telegram saying that his mother had died.
 - O, annesinin öldüğünü söyleyen bir telgraf aldı.
He opened his mouth as if to speak, but didn't say anything.
 - Konuşacakmış gibi ağzını açtı ama hiçbir şey söylemedi.
Tom opened his mouth to say something, but Mary interrupted him.
 - Tom bir şey söylemek için ağzını açtı ama Mary sözünü kesti.