Tom has already been told to leave Mary alone.
 - Tom'a Mary'yi yalnız bırakacağı zaten söylenmişti.
Tom has already been told he has to do that.
 - Tom'a daha önce bunu yapmak zorunda olduğu söylenmişti.
Bogdan said he would be there tomorrow.
 - Bogdan, yarın orada olacağını söylemişti.
I remember what he said.
 - Onun ne söylediğini hatırlıyorum.
Don't forget what I told you.
 - Sana söylediklerimi unutma.
He told me that his father was dead.
 - O bana babasının öldüğünü söyledi.
Say it in another way.
 - Onu başka bir şekilde söyle.
Some doctors say something to please their patients.
 - Bazı doktorlar hastalarını memnun etmek için bir şeyler söylerler.
I told you that in confidence, so why did you tell Jane about it?
 - Onu sana sır olarak söyledim, öyleyse niçin Jane'e ondan bahsettin?
I'm confident that Tom will do what he says he'll do.
 - Tom'un yapacağını söylediği şeyi yapacağına eminim.
Can you please tell me what time the train leaves?
 - Trenin ne zaman kalkacağını lütfen bana söyleyebilir misin?
Please tell me your address.
 - Lütfen adresini bana söyle.
He received a telegram saying that his mother had died.
 - O, annesinin öldüğünü söyleyen bir telgraf aldı.
It goes without saying that honesty is the key to success.
 - Başarının anahtarı olan dürüstlük söylenilmediği taktirde sürer
Tom told his son not to speak with his mouth full.
 - Tom oğluna ağzı doluyken konuşmamasını söyledi.
Tom opened his mouth to say something, but Mary interrupted him.
 - Tom bir şey söylemek için ağzını açtı ama Mary sözünü kesti.